12 Şubat 2011 Cumartesi
Tweet
Hamileliğimin 36. haftasıydı. Sıcak bir gündü ve yorulmuştum. Akşam iyi gibiydim de gece 10 civarı nefes nefese olduğumu farkettim. Oturduğum yerde sanki koşmuş koşmuş yorulmuş gibi nefes nefeseydim. Uzandım, geçmedi. Sonra iyice şiddetlenmeye başladı. Evde yalnızdım, Çağatay'ı aradım. Uçarak geldi telaşla...Sık sı knefes almaktan kafayı bulmaya başlamıştım, başım dönüyordu filan. Ancak beni daraltan şey doğru düzgün nefes alamamaktı. Hafiften endişelenmeye başlayınca acile gittik. Sorular, yanıtlar, tahliller derken oksijen tüpüne bağlandım. Rahatlayınca yarın gelin inceleyelim dediler.
İyi, hoş, güzel. Ertesi gün düştük yollara. Önce dahiliye inceledi, göğüs hastalıklarına yöneltti. Doktora hamilelik öncesi buna benzer hafif derecede şikayetlerimin olduğunu hatta astımdan şüphelenildiğini ancak olmadığının anlaşıldığını anlattım. Bir de kardioloji baksın dediler. Koridorun sonuna gittik, hemencecik içeri aldılar. Doktor sordu, baktı etti. İnceleyelim dedi, kalp ultrasoundu çekti. Sonuç için beklememizi rica etti. Ben ne olduğuna dair herhangi bir yorum yapıp kendimi üzmemeye gayret ederken asistan kafasını uzattı kapıdan. "Doktor sizinle görüşmek istiyor", dedi.
"Küçükken sık sık boğaz-bademcik iltahabı geçirdiniz mi" diye sorunca aklıma geldi hemen. İlkokulun sonuna kadar çok çektim ben şu bademcik denen şeyden. Hatta kızıp badem yememişliğim bile vardır. O derece... 40 derece ateşim çıkardı ve soluğu doktorda alırdık ayda 1 kere :( "İşte bunlar kalp romatizması yapmış büyük bir ihtimalle ve mitral kapakçık deforme olmuş, geriye kan kaçırıyor" dedi doktor. Tanı: Mitral yetersizliği ve interartriyal septal anevrizma...Dondum kaldım.
"Doğum yaklaşıyor, ne yapacağım ben?" diye sorarken güm güm çarptı benimkisi. "Bir şey olmaz, normal doğum yapabilirsiniz". Nasıl olmaz, nefes nefeseyim, doğumda nefesim yetmezse ne olacak?" Doktor güldü kihkihkih. Hiç hoşuma gitmedi. "Bir şey olmaz"... demesi kolay. Gel kendin doğur bakalım, dilin bir karış dışarıda gezerken doktor bey.
Kendi doktoruma artık korktuğumu ve sezaryana dönebileceğimi söyleyince yerden göğe kadar hak verdi. Ne kendimi riske atabilirdim ne de Ata' mı. Zaten 2 hafta sonra iyice ağırlaşınca sezaryanla 38. haftada Ata dünyaya geldi.
1.5 yıl geçti aradan, yine şikayetlerim var. Doktorum Vedat Bey baştan sona inceliyor durumu. Pazartesi günü durumum netleşecek. Ciddi bir şey yoktur, sadece yorgunum ve üşütmüştümdür, ondan göğsüm ağrıyor ve adam gibi nefes alamıyorumdur... Belki hafif bir üşütmeden dolayı şikayetlerim artmış olabilirtır... Bu tür rahatsızlıkları olanların üşütmemesi ve grip, boğaz enfeksiyonu yaşamaması gerekliymiş. Gelin görün ki, öğretmenim, göbek adımız faranjit, okulum buz gibi ve grip salgını var.
Canım sıkılıyor aklıma geldikçe. Yıllar sonra farkedilen bu durumun aslında çocukluktan beri olduğunu öğrenince bir garip oldum. Bol bol yanlış teşhisler kondu, bolca gereksiz yere ilaç iştim, delik deşik edildim...
Nefes darlığı
Çarpıntı
Çabuk yorulma
Kol ağrısı
Sırt ağrısı
Hırıltı
Kuru bir öksürük
Bunlar varsa, durmayın siz de bir kardiyologa başvurun bence.
Anne olunca ölüm korkusuyla tanıştım, önceden pek umrumda değildi böyle şeyler. Korkmazdım, bu bilinirdi. Ama şimdi... Ata... Bir de bu kalp çarpıntısı kafamın içini kemirip duruyor. Düm tek tek, hahaahhahaha :))) Son günlerde aksırsam bloga yazmaya başladım zaten! :))) O halde şu derdimi dökeyim de rahatlarım belki biraz. Üşütmemenin grip olmamanın yollarını okusam, önlemimi alsam iyi olacak.
Gideyim de kocakarı ilaçlarına bakayım biraz. Eğlence olur gece gece :)))
Hepinize sağlıklı nefesler, güzel günler, iyi geceler.
Kalbim atıyor tek tek , tekleyerek
Hamileliğimin 36. haftasıydı. Sıcak bir gündü ve yorulmuştum. Akşam iyi gibiydim de gece 10 civarı nefes nefese olduğumu farkettim. Oturduğum yerde sanki koşmuş koşmuş yorulmuş gibi nefes nefeseydim. Uzandım, geçmedi. Sonra iyice şiddetlenmeye başladı. Evde yalnızdım, Çağatay'ı aradım. Uçarak geldi telaşla...Sık sı knefes almaktan kafayı bulmaya başlamıştım, başım dönüyordu filan. Ancak beni daraltan şey doğru düzgün nefes alamamaktı. Hafiften endişelenmeye başlayınca acile gittik. Sorular, yanıtlar, tahliller derken oksijen tüpüne bağlandım. Rahatlayınca yarın gelin inceleyelim dediler.
İyi, hoş, güzel. Ertesi gün düştük yollara. Önce dahiliye inceledi, göğüs hastalıklarına yöneltti. Doktora hamilelik öncesi buna benzer hafif derecede şikayetlerimin olduğunu hatta astımdan şüphelenildiğini ancak olmadığının anlaşıldığını anlattım. Bir de kardioloji baksın dediler. Koridorun sonuna gittik, hemencecik içeri aldılar. Doktor sordu, baktı etti. İnceleyelim dedi, kalp ultrasoundu çekti. Sonuç için beklememizi rica etti. Ben ne olduğuna dair herhangi bir yorum yapıp kendimi üzmemeye gayret ederken asistan kafasını uzattı kapıdan. "Doktor sizinle görüşmek istiyor", dedi.
"Küçükken sık sık boğaz-bademcik iltahabı geçirdiniz mi" diye sorunca aklıma geldi hemen. İlkokulun sonuna kadar çok çektim ben şu bademcik denen şeyden. Hatta kızıp badem yememişliğim bile vardır. O derece... 40 derece ateşim çıkardı ve soluğu doktorda alırdık ayda 1 kere :( "İşte bunlar kalp romatizması yapmış büyük bir ihtimalle ve mitral kapakçık deforme olmuş, geriye kan kaçırıyor" dedi doktor. Tanı: Mitral yetersizliği ve interartriyal septal anevrizma...Dondum kaldım.
"Doğum yaklaşıyor, ne yapacağım ben?" diye sorarken güm güm çarptı benimkisi. "Bir şey olmaz, normal doğum yapabilirsiniz". Nasıl olmaz, nefes nefeseyim, doğumda nefesim yetmezse ne olacak?" Doktor güldü kihkihkih. Hiç hoşuma gitmedi. "Bir şey olmaz"... demesi kolay. Gel kendin doğur bakalım, dilin bir karış dışarıda gezerken doktor bey.
Kendi doktoruma artık korktuğumu ve sezaryana dönebileceğimi söyleyince yerden göğe kadar hak verdi. Ne kendimi riske atabilirdim ne de Ata' mı. Zaten 2 hafta sonra iyice ağırlaşınca sezaryanla 38. haftada Ata dünyaya geldi.
1.5 yıl geçti aradan, yine şikayetlerim var. Doktorum Vedat Bey baştan sona inceliyor durumu. Pazartesi günü durumum netleşecek. Ciddi bir şey yoktur, sadece yorgunum ve üşütmüştümdür, ondan göğsüm ağrıyor ve adam gibi nefes alamıyorumdur... Belki hafif bir üşütmeden dolayı şikayetlerim artmış olabilirtır... Bu tür rahatsızlıkları olanların üşütmemesi ve grip, boğaz enfeksiyonu yaşamaması gerekliymiş. Gelin görün ki, öğretmenim, göbek adımız faranjit, okulum buz gibi ve grip salgını var.
Canım sıkılıyor aklıma geldikçe. Yıllar sonra farkedilen bu durumun aslında çocukluktan beri olduğunu öğrenince bir garip oldum. Bol bol yanlış teşhisler kondu, bolca gereksiz yere ilaç iştim, delik deşik edildim...
Nefes darlığı
Çarpıntı
Çabuk yorulma
Kol ağrısı
Sırt ağrısı
Hırıltı
Kuru bir öksürük
Bunlar varsa, durmayın siz de bir kardiyologa başvurun bence.
Anne olunca ölüm korkusuyla tanıştım, önceden pek umrumda değildi böyle şeyler. Korkmazdım, bu bilinirdi. Ama şimdi... Ata... Bir de bu kalp çarpıntısı kafamın içini kemirip duruyor. Düm tek tek, hahaahhahaha :))) Son günlerde aksırsam bloga yazmaya başladım zaten! :))) O halde şu derdimi dökeyim de rahatlarım belki biraz. Üşütmemenin grip olmamanın yollarını okusam, önlemimi alsam iyi olacak.
Gideyim de kocakarı ilaçlarına bakayım biraz. Eğlence olur gece gece :)))
Hepinize sağlıklı nefesler, güzel günler, iyi geceler.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
geçmiş olsun ...
YanıtlaSilçok geçmiş olsun. inşallah ciddi bişey yoktur da hemencecik geçiverir
YanıtlaSilGecmis olsun Aylin. İnsallah atlatirsin, atlatilabilen bir seydir umarim. Ata'yi buyutup evlendirdigin gunleri de gorursun, torunlarını da gorursun insallah. Defne'den sonra ben hala kendime gelemedim. Olumden hic korkmazdım ben de ama simdi kuzuya nolur diye dusunuyorum, korkuyorum sanki, onu yalnız bırakmaya korkuyorum, annesizlik zordur heralde, dusunmesi bile cok zor geliyor bana. Offf, neyse, Allah hepimize hayırlı omur versin...
YanıtlaSilCavidan teşekkür ederim.
YanıtlaSil@fragola, çok teşekkürler. Umarım geçer ve gider.
YanıtlaSil@Berna, umarım atlatılan birşeydir. Pazartesi öğreneceğim herşeyi... O güne kadar uyuyabilirsem tabi... Ölümden korkmak ayrı bir dert bir de sürekli bir hastalıkla yaşamak ayrı bir dert galiba. Aman neyse, düşünmemeli. Sağlığımıza bakalım.
YanıtlaSilÖpüyorum.
Kullan ilaçlarını, çok geçmiş olsun, çok dikkat et kendine, kızdırmasınlar seni haaa
YanıtlaSil@Açalya,
YanıtlaSilbugün beni zehir gibi bulanlar gün olur faydamı görür şerbet gibi içerlerse işte o zaman gerçek dersi almış olurlar.