20 Aralık 2010 Pazartesi

Kariyerimin Çılgın Basamakları

2002 yılında başladım göreve. Gemlik'te eski bir binada, eski bir sınıfta. Sonra ne olduysa okulun kel kafalı müdürü (taşın üzerinde ot bitmiyor işte!)bizi sınıftan attı. Malum, zihinsel engelliler sınıfı, atılmayı çoktan hak ediyor. İşte yeni mekanınız dedi müdür ve yolu tutup bana kömürlüğü gösterdi.Dizayn edip sınıf yapacakmış....Kömürlük yahu kömürlük! Pencere yok, güneş yok, hava yok!!!Stajerim ya, yutacağım bu ömür tozunu sandı kendince. Bastım yaygarayı. Sonra bizi fen labaratuarına verdi müdür amca. "Bir iğne kaybolsun, bir bardak kırılsın bittin sen" dedi bana. Tamam dedim. Stajerim ya, yuttum sandı müdür amcam. Çocuklara izah ettim, kırmadılar sağolsunlar ne beni ne de beherleri. Paşa paşa, kaloriferleri ve camları olan bir sınıfta olup ders yaptığım için mutluydum ama hesabını soracaktım bunların. (Ayrıca bunlar bir ihbardır,hakkında geçmişe yönelik işlem yapılabiliyor mu bilmiyorum ama en azından herkes bilsin bu kötü kalpli adamı)

Ben hesap soramadan görevden ayrıldı.İyi kalpli müdür geldi. Kullanılmayan bir sınıfı bana gösterip burası sizin dedi. Hehe :) Olsun, küflü duvarları silinince geçer, biraz ilgilenince güzelleşir dedim içimden.

Yobaz esnafın kapısına dayandım. Yüzüme bakmadılar konuşurken ama Allah rızası için boyayı indirimli verebileceklerini söylediler. Yobazlar çünkü insanlık namına gelip, yardım talep ediyordum, kadınım diye yüzüme bakmadan konuyu görüştüler benimle. Ehi buna da razı oldum. Elimde boyalar, müdür, veliler ben boyadık sınıfı....

Not: Çocukları deşifre etmek istemediğim için fotoğraf yayınlamıyorum.

2005: Tokatköy İlköğretim Okulu'na geldim. İstanbul'da medeniyetin bittiği son noktalardan biriydi burası. Sınıfta oturacak sıra göremeyince okul aile birliğinden sıra almalarını istedim. Aslında sıra vardı ama çocuklar oturunca 2.dakikadan sonra tahtaları ayrılıp yere düşüyorlardı :( OAB, "alırız hocam" dedi. 2-3 ay sonra geldi sıralar. SOn derece cicili bicili...Çok sevindik. Sonra 15 gün geldi beni aradı birileri, "Aylin hanım, sıraların parasını ödemezseniz haftaya gelip alacağız". Nasıl yani???????????????????Okul Aile Birliği başkanı faturayı benim adıma kestirmiş (Bu da bir ihbardır, lütfen bu koun incelensin) Firmadakilerden süre isteyip istenilen 2500 TL yi bulacağımı söyledim. Ne yani? Geri mi verecektim???? Okulun iyi niyetli olup iyi işler yapmaya enerjisi kalmamış yorgun müdürü, "geri ver gitsin hocahanım" dedi. Uğraşacaktım ve uğraştım.

"Arkadaşlar, okul aile birliği sıra aldı ama ödemedi bende 2500 TL yok, pamuk ellerinizi ceplerinize rica ederim, aramızda para toplayalım" diye bir mail attım. Not düştüm bir de, lütfen kimseye forward etmeyin. Sanki ben bunu dememişim gibi, biri kalkmış Beykoz Kaymakamı'na forward etmiş."Arkadaşım Aylin öğretmen, sınıfına yardım arıyor,zor durumda, lütfen yardım edin" diye. Tabi kaymakam da İlçe Milli Eğitim Müdürünü aramış, İlçe Milli Eğitim müdürü ise direk beni aradı! Bir fırça.........! "Derhal buraya gelin açıklamanızı bekliyorum".

İlk anlattığım Okul-Aile Birliğinin attığı kazık oldu. Sonra sordum, siz bir öğretmen olarak benim yerimde olsaydınız ne yapardınız? Ayrıca 15:30 itibariyle özel ğieitm sınıfının borcu ödenmiş, yeni malzemeler alınmış ve okulun bütün eksikleri tamamlanmıştır hocam.

Müdür bey: ......... Hocahanım, gayretiniz için teşekkür ederim, yanlış anladık.

Sonra başta sevgili Melda Başçakır olmak üzere bir çok yardım ekibi okula yardım etti. Sel felaketi yaşayan bir gariban okula bir çok iyi insan yardımda bulundu.

İhbar no 3: Şimdi özel eğitim sınıfının izbe bir odaya alındığını, çocukların zor durumda olduğunu duydum. Bu okuldaki özel eğitim sınıfının durumu nedir?Açıklama istiyoruz, eğer kömürlüğe tıkıldıysalar bu bir insanlık suçudur.

2007:Beykoz'da başka bir okula geçtim. Sıra ihtiyacı vardı yine. Bir yardımsevere ulaştım, değil sadece sıra eksiğini, ne gerekiyorsa hepsini aldı. Sağolsun, varolsun.
Şimdi o sınıf pırıl pırıl gıcır gıcır, eğitime devam ediyor.

2009: Bambaşka bir okula geçtim. İşte sınıfın dediler. Kapı açılınca, patlak sıvalı bir duvar, kırık 2-3 sıra bir tahta ve duvarda asılı bir LCD TV gördüm. Hamileydim ve artık sinirlerim dayanmıyordu. ULAN!Bu özel eğitim sınıflarının kaderi nedir böyle! Ya hiç mi insanlık yok sizde! Diye söve söve çıktım o gün okuldan. Yaz tatiliydi... Doğum izninden sonra işim çok dedim, kafamda bir sürü plan yaptım durdum:(

2010:Doğum sonrası ücretsiz izin bitti. "Hocahanım, sınıfınızı 3. kata aldık" dediler. Kimbilir neresi ve nasıl bir manzara diye sıkıntılı bir şekilde çıktım basamakları.

Bir de ne göreyim ;

Fasulye şeklinde sıralar, LCD tv, bilgisayar, satranç tahtası, bloklar, küpler,abaküsler,yapbozlar, ağzına kadar kitap dolu bir dolap, müzik aletleri, fişler, boyalar, kalemler, envai çeşit el işi malzemesi :)))))))))

Neye uğradığımı şaşırdım. Meğer benden önceki öğretmenim Belediye nin başının etini yemiş. İyi de yapmış.Afiyet olsun, helal olsun. İlk defa bir sınıfta göreve başlarken böylesine büyük bir donanınımla karşılaştığım için büyük bir şaşkınlık içindeydim. Hocamı buldum, teşekkür ettim ama az biliyorum. Velilere ise ayrıca teşekkür ettim. Klima bile takmışlar yahu! :)

Şimdi okul yıkılacak. Sıralarımız, LCD televizyonumuz, radyomuz, panolarımız paketlenip saklanacak. Seneye yine bizimleler kısmetse. Ama okulun eksiği çok olur tahminimce.

Bir önceki postta dediğim gibi. Kafanızı şişirebilirim.

Eee, isteyenin bir yüzü kara :)

Artı, kendim için istiyorsam namerdim! :)

İşte böyle çılgın ve mücadele dolu bir kariyer basamağı sevgili okurum, ben bu sene laylaylom çekiliş yapmamayım da ne yapayım sevgili dostlar :)

Sev

4 yorum:

  1. okudum..anası senin gibi yok gelirliler sınıflarında senelerdir öğretmenlik yapan biri olarak, onun yardım kampanyalarına kaynak bulucam diye didinen biri olarak okurken gözlerim doldu...bu çocuklar bizim evlatlarımız kadar şanslı değiller belki ama onlara yardım edecek birilerine denk geldikleri için şanslılar...

    YanıtlaSil
  2. SEnacım, ben de senin yazdıklarını okuyunca çok duygulandım arkadaşım.Annenin ellerinden senin ise gözlerinden öpüyorum. Doruk paşamı ise mıncıklayıp ısırıyorum bir güzel canım :)))

    YanıtlaSil
  3. Aylin Hanım modernleşiyoruz, gelişiyoruz sözüm ona ama ne yazık ki sorunlar aynen buna paralel katlanarak büyüyor, hiç azalmıyor. Tokatköy'de beni üzen bir başka şey vardı ve ülke gerçeği açısından baktığımızda, okulunan lüks villalarla neredeyse sırt sırta olmasına karşın o denli temel eksiklerinin olması, o denli bakımsız olması ve yaşamsal sorunlar anlamında, maddi refah anlamında aralarında uçurumlar olan insanların bu kadar bir birbirlerine yakın ama birbirlerinden habersiz yaşıyor olmaları çarpıcıydı..

    Melda Başçakır

    YanıtlaSil
  4. Melda Hanım, yorumunuzu okuyunca o kadar çok sevindim ki... Umarım çok iyisinizdir. Tokatköy medeniyetin son noktasıydı, hala daha öyle sanırım. Sizin yardımlarınız olmasa kendi yaralarını saramazdı. Bir kez daha teşekkür ederim yaptıklarınız için. Siz bu yardım işini canınız pahasına yapan birisiniz ve çocuklarıma katkınız tartışılmaz. O nedenle yeriniz herzaman ayrıdır. Sizin gibi iyi kalpli yardımseverlerin çoğalması dileğiyle. Sevgiyle kucaklıyorum sizi.

    YanıtlaSil

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsan durma, yaz. Haydi yorumla :)