Ben buna çok inanıyorum, bence kadın cinsi anneliğe ve doğuma hazır bir donanımla dünyaya geliyor. Bunları yapmak için ihtiyacı olan şeyler su, hava, beslenme biraz huzur ve kendi iç seslerini dinlemek...
Bebeğimin geleceğini öğrendiğim gün aslında gözümde büyüyen tek şeyin zaman olduğunu biliyordum. Ancak ne yapacağıma, nasıl davranacağıma, bebeğimi hayatımın neresine koyacağıma hazırldım. O nedenle panik olacak bir şey yoktu. Sadece renkli ayrıntılar vardı düşünülmesi gereken. Odası, perdesi, kıyafetleri vesaire.
Hayatım boyunca "doğal" olan şeylerle bir aradaydım. Mesela, saçlarımı boyamadım onlar ağarana kadar.Boyama yaşıma bakılırsa ortalamanın epey bir gerisindeyim. Makyaj, manikür- pedikür malzemeleri, kremler veya detarjan, sprey gibi şeylerle aram pek iyi değildi.
Ben sabunu, saç kınasını, suyu tercih ettim genelde. Gerekmediği sürece makyaj yapmadım. Hala daha yapmam, gerekemdiği sürece saçımı boyatmadım.
Beslenme ve evimde kullanacağım şeyler konusunda ise yine doğal ve organik olanları tercih etmiştim ve eşimle hala tercihimiz bu yöndedir.
Beslenmeyi açarsak, asitli içecekleri hayatımdan çıkaralı yıllar oluyor mesela.Üniversite yurtlarında içecek en kolay şey kutudaki asitli içeceklerdir. Bir gün detosku keşfedip hakkında binlerce kitap okurken ilk öğrendiğim şeyin: kanserli hücrelerin asitli ve oksijensiz ortamda ürediğiydi. E o zaman ilk yapılacak şey asitleri defetmekti hayatımdan. Sonra o kızartmaları çıkarmak. Kızgın ve işlenmiş yağlarla da hiç işim olmadı benim.
Etleri de uzak tuttum hep kendimden. O canım hayvanlara verilen ilaçlar, hormonlu takviyeler insan vücudunda ilk önce -kadınlarda- yumurtalık ve rahim bölgesine yerleşiyormuş. Etlerle olan ilişkim de mesafeliydi. Tıpkı balıklar gibi... Ağır metallerle dolu denizde yüze yüze içlerine çektikleri civayı yemeyi göze alamazdım. Hele ki hamileyken.
Öyle ki, bir seminerde örnek olarak anlatılmıştı: "balık faydalıdır, hamileler bol bol yemelidir" sloganını benimseyen bir annenin bebeği ağır derecede engelli olarak dünyaya gelmiş. Yapılan araştırmalar sonunda annenin tükettiği balıkların buna sebep olduğu kanısına varılmış. Marmara'dan çıkan balıklara özellikle dikkat, HAMİLELER YEMESİN demişti uzmanlar.
Tabi ki organik GDO derdinden uzak besinleri tercih etmiştim, meyve sebze babında.
Müziğin bile organiğini dinlemiştim: yani enstrümantal olanını:)))) Bu bana ve ruhuma tabi ki bebeğime çok fayda etmişti.
Şimdi, bu kadar "doğal" olma sevdalısıyken, doğumu başka türlü düşünemezdim. Doğanın verdiği bir akış var bedene..Özellikle hamileyken. O nedenle kafamı hiiiiiiiiç bozmadım başka şeylerle... DOğal doğum olacak dedim ve bol bol yürüyüş yaptım.
Ama şimdiki aklım olsa doğal doğumu destekleyen kurslara katılırdım.
Çok güzel kurslar var, örneğin Dr. Hakan Çoker'in, DOUM'un, Dr.Dilek Cengiz' in... hamileler bunu mutlaka araştırmalı ve gitmeli diye düşünüyorum.
Bir sonraki yazım hamilelikte yaptıklarım ve yapmadıklarım üzerine olacak.
Sevgilerimle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Bu yazı hakkında ne düşünüyorsan durma, yaz. Haydi yorumla :)