30 Haziran 2010 Çarşamba

Bilinçaltı kurgulamayla çocukların beyni zehirleniyor!

İnternet çağındayız...Herkesin evinde bilgisayarlar lap toplar var.Ancak iş bilgi işçiliğine,araştırmaya, doğru bilgiye ulaşmaya gelince, kimse kusura bakmasın, anne profilimizin karnesi kötü."Birbirimize sormak yerine uzmanlara danışsak kaybetmeyiz, değil mi? UzmanTV başta olmak üzere annelerin ve ebeveynlerin bilgi sahibi olacağı çok güzel siteler mevcut."

Ancak uzmanların açıklamaya epey çekindiği bir konu var ki o da reklamlarla bilinçaltı kurgulama yöntemi.



Bakın Dr. Kemal Yeşilçimen ne diyor:
" Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor, geleceğin küresel robotları hazırlanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını kurgulamanın en kestirme yolu budur. Medyayı dikkatlice incelersek zihinsel işgalin her çeşidini kolayca görebiliriz. Bu yöntemin en etkili olduğu dönem ise çocukluk dönemi:

Bu dönemde algılanması istenen nesneler, sevgi ve güven sözcükleri içine gizlenerek reklamlar, çizgi filmler ve çocuk programlarıyla sunulur. Çünkü ilk algılanan nesneler anne baba gibi vazgeçilmez olacaktır. Bu şekilde çocuğun zihinsel bariyerleri kolayca geçilerek sigaradan cep telefonuna, janjanlı şeylerden kolalı içkilere kadar yaşam tarzına girmesi istenen her şey, zihinlere kök hücre nakli gibi ekilir. Minik beyinlere binlerce kere aşılanan 'hayata bağlar'-'bağlan hayata' gibi şifre sözcüklerle ilişkilendirilen görüntü ve kurgular, çocukları hayata bağlıyan vazgeçilmez nesneler olur. Onlarsız hayat artık mümkün değildir.

Minik yavrular bu nesnelerin sağlığa veya insan hayatına zararlı olabileceğini idrak edemez. Sonraki yıllarda bu nesnelerin zararlı olduğu idrak edilse bile iş işten geçer ve bu alışkanlıklar hayatın parçası olur. Artık insanı yaşadığı dünyaya bağlayan bu nesnelerdir ve bunlar olmadan yaşamak anlamsızdır. Bunların yan etki ve zararları bile unutulur, bağımlılık benliği esir alır. Özgürlükler, sadece silahla yok edilmiyor. Henüz reşit hale gelmemiş beyinlerin bu şekilde programlanması, özgürlükler açısından endişe vericidir. Minik beyinlere sürekli aşılanan bu tehlikeden, 'Selocanlarımızı' yani, küresel minik robotlara dönüştürülmeye çalışılan canlarımızı, nasıl koruyabiliriz? Yaşam tarzını sinsice belirleyen bu akıl oyununu idrak edemeyen milletlerin yaşaması çok zor...!!!"





Böyle önemli bir konuyu çok iyi düşünmek gerekiyor!



Özellikle Disney bilinçaltı kurgulama yapmak için çok çalışmış baksanıza. Sayesinde dünyada Paris Hilton gibi beyniyle değil şeyiyle yaşayan kadınların sayısı patladı ve artarak gidiyor.

Bir de TV' nin olumsuz etkilerinin şöyle bir listesi var:

İki boyutlu görseller onların beyin gelişmini bloklar bu bir.
2. beynin her iki küresi aynı anda gelişmez, otizme yol açabilir.
3.asosyal olurlar.
4.Dil gelişimi geri kalır, ifade etmede güçlük çekerler.
5.reklamlarda bilinçaltı kurgulama tekniği sayesinde çocukları hedef alrak başta porno yayınlar,şiddet vb şeylere yönlendirilirler.

İnşallah birilerinin daha dikkatli olmasına vesile olur, TV denen aptal kutusundan yeni neslin en azından bir iki üyesini uzak tutarak geleceğe en iyi şekilde hazırlayabiliriz.

Sevgiler

23 Haziran 2010 Çarşamba

Amazon Ormanlarındaki Bebekler Daha Zeki ve Mutluymuş

bir... Devamını Görçok noktada başa sarmak gerekiyor.

Jean Liedloff ....bir antropolog. Araştırmacı, yazar. Güney Amerika ormanlarında geçirdiği 2 yıl boyunca Taş Devri kabileleriyle iç içe yaşıyor. Yequana isimli bir kabilenin içinde geçirdiği uzun yıllar onların hayata bakışları ve çocuklarını yetiştiriş şekilleri çok ilgisini çekiyor ve bu tez için geri dönüyor.

Bu insanlar hayatlarından çok mutlular. Mutluluk onlar için bir amaç değil. Herşeyin içindeki güzelliği görebiliyorlar. Hayatları tam, bir eksiklikleri yok.

Çocuklar hiçbir zaman birbirleriyle kavga etmiyorlar. 2 yaş sendromu geçirmiyorlar. Anne-babalarının sözünden çıkmayı bırakın, onların dediklerini yapmak onlar için bir gurur meselesi. Müthiş bir kabile içinde büyüme durumu var. Destek karşılıksız. Herkes paylaşımcı. Bir nevi ütopya diyebilirsiniz…

Aslı Tür' ün blogun dan alıntıdır.

"Biz Batı toplumları ve ondan etkilenen kültürler olarak bu kabileden en önemli eksiğimiz ‘human continuum’ denen insanlığın süregelmesinde DNA’sında olan beklentilerini karşılamıyor olmamız. Çocuklarımızı ilk günden beri bir disiplin içine sokmaya çalışıyoruz. Halbuki onların tek istedikleri annelerinin kollarında olmak. Yataklar alıyoruz, süslüyoruz. Ama onun tek istediği annesinin kollarında olmak. Pusetler alıyoruz, en pahalısından (evet ben de aldım) gezdirmek için. Ama onun tek istediği annesinin kollarında olmak. Biberona alıştırıyoruz, emziğe alıştırıyoruz. Bebek bezine alıştırıyoruz (Evet bunu detaylı konuşacağız)Ama onun tek istediği annesinin kollarında olmak. Ve sütünü orda emmek, uykuya orda dalmak. Uyandığında ise gene orada güvende olmak.

Tek yapmanız gereken kendi ve bebeğinizin continuum’una saygı duyup onu emekleme yaşı gelene kadar hiç yere koymamacasına koynunuzda taşımak. Bunun insanlığın tüm problemlerine çözüm olabileceğini söyleseler, yapar mıydınız?"

İzmir'in yağmurları

Bu yada böyle serinlik görmek ne hoş Allahım :) Yağmur biraz şiddetli yağıyor ama çok güzel bir serinlik var. Hırkalarlayız. Minik kuşum pek keyifli :)
Yaşasın, Allah böyle güzellikleri bolca nasip etsin insanlığa.
Sevgiler

Çocuğum TV izlesin mi?

Hemen cevabı veriyoruz:
-Hayır, izlemesin!

Çünkü bebeğin beyni 2 yaşına kadar gelişimini temellendirir.Göz sinirleri, işitme sinirleri, sağ ve sol beyin gelişiminin temellerinin atılmasının süresi 2 yıldır. Bu süre içinde tv izlenirse işitme ve görme sinirlerinin beyinde yerleşmesi gereken bölgeye gitmeleri engellenir.

Sinirler bebek ilk dünyaya geldiğinde kafatasının içinde bir yumak gibidir, merkezdedir.Sonra işitme sinirleri temporallere yani beynin yan-kulak bölgesine, görme sinirleri ise arka beyne iner. Uzun süren bu gelişm sırasında TV izleyen bebeklerin işittiğini yorumlama, gördüğünü yorumlama gibi beceriler zayıflar.Hatta çok ileriye giderse otizme bağlı sapmalar olabilir.

Konu ile ilgili dr.Beril Bayrak Bulucu' nun videosunu lütfen izleyin:

http://www.uzmantv.com/televizyon-bebegin-zekasini-olumsuz-etkiler-mi

Çok güzle açıklamış ve anlatmış...

İlgili annelere teşekkür ederim.

Sevgiler

Aylin Anne

Bu anneleri anlamıyorum!

facebook ve diğer platformlarda saatlerini chate harcarlar,
KAfalarına takılan soruları uzmanlara değil birbirlerine sorarlar,
Sen nasıl yaptın, ben böyle yaptım demekten ileri gidemezler!!!

Ne olacak bu kadınların hali böyle!

Be hey akılsızlar! O kadar saat boşa laflayacağına aç google denen şeyi, arat istediğin konuyu ve resmi-bilinen sitelerde oku izle.

Yani yer gök yıkılıyor "çocuklarınıza TV izletmeyin" diye ama bizim annelerin haberi bile yok. Neden bu kadar çok engelli var??????? İşte bu bilgiyi ve bilgisayarı kendi keyfi için kullanan tembel anneler yüzünden!

Dağda bile olsa bir kadın, eğer interneti varsa, bir okul bitirmesine gerek yok, o kadar güzel siteler var ki, oralara bakarak harika bir çocuk yetiştirebilir.

Ama sorun istemekte ve istemeyi bilmekte. Bir anne yeter ki istesin, çocuğu için en iyisini yapar!

Bu bilinçsiz anneleri esefle kınıyorum. Bunca bilgi varlığında bilgiye ulaşamak bu kadar kolayken cahil cahil işler yapıyorlar!

PES!

Boşuna okuyoruz, boşuna yazıyoruz, boşuna bilgi paylaşıyoruz!

1 Haziran 2010 Salı

Çocuk Oto Koltuğu Zorunlu Oluyooooooooooooor!!!!

Karayolları Trafik Yönetmeliği’ne göre çocukların, otomobillerde çocuk koltuğunda yolculuk etmeleri 1 Hazirandan itibaren zorunlu hale gelecek. Bu uygulama, oto koltuğu pazarının 2010 yılında 3 kat büyümesini sağlayacak.

Chicco Türkiye Satış ve Pazarlama Direktörü Erkin Ültanır, yaptığı açıklamada, Karayolları Kanunu’na dayanılarak çıkarılmış Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 150. maddesine göre, araçlarda 150 santimetreden kısa ve 36 kilogramın altındaki çocuklarda, ağırlığına uygun çocuk bağlama sistemlerinin kullanılmasının zorunlu hale geleceğini söyledi.

Bu zorunluluğun 1 Hazirandan itibaren geçerli olacağını belirten Ültanır, uygulama sayesinde çocukların daha güvenli seyahat edeceğini ve muhtemel kazalarda ölüm ve yaralanmaların önüne geçileceğini bildirdi.

Erkin Ültanır, ülkede yılda ortalama 40 bin oto koltuğu satıldığını dile getirerek, Türkiye’de her yıl 1 milyon 200 bin bebeğin dünyaya geldiği dikkate alındığında, oto koltuğu kullanım oranının yüzde 3’lerde kaldığını vurguladı.

Yapılan bazı açıklamalarda, ülkedeki çocuk oto koltuğu kullanım oranının yüzde 20 civarında olduğunun ifade edildiğini belirten Ültanır, şöyle devam etti: "Bazı kişilerin açıklamalarını ve araştırmalarını bir daha gözden geçirmelerini tavsiye etmek isterim.

Bahsedilen yüzde 20’lik oran, çocukların oto koltuğu kullanımının yanında otomobillerdeki emniyet kemeri kullanımını da kapsar. Ülkemizde her yıl ortalama 1 milyon 200 bin bebek doğuyor ve her bebek doğumuyla birlikte potansiyel bir oto koltuğu kullanıcısı haline geliyor. Buradan yola çıkarak yaptığımız hesapla ülkemizde 8 milyon civarında çocuk, oto koltuğu kullanmıyor."

Zorunlulukla pazar büyüyecek

Ültanır, çocuk oto koltuğunun kullanımının zorunlu hale gelmesinden sonra 2010 yılında oto koltuğu pazarının 3 kat kadar büyüyeceğini öngördüklerine işaret ederek, önümüzdeki 4 yılda oto koltuğu pazarının ebeveynlerin bilinçlenmesi ve denetimlerin de katkısıyla 10 katına kadar çıkmasının beklendiğini söyledi.

Çocuk oto koltuğu satışının önümüzdeki 3 yıl içinde 120-150, 10 yılda ise 400-500 bin adete çıkacağına dikkati çeken Ültanır, 10 yıl içinde pazarın, 50 ile 70 milyon avro seviyesine ulaşacağının tahmin edildiğini kaydetti.

Kazalarda ölüm ya da yaralanma riskini azaltıyor

Ültanır, Avrupa Birliği’ne (AB) üye bütün ülkelerde oto koltuğu kullanımının zorunlu olduğunu vurgulayarak, ABD’de de eyaletten eyalete göre değişkenlik göstermekle birlikte aynı zorunluluğun uygulandığını anlattı.

Oto koltuğu üretimi ve kullanımında uygulanan Avrupa standartlarının, ABD standartlarından daha yüksek olduğunu belirten Ültanır, şunları kaydetti:"Bu nedenle, AB’ye üye ülkelerde, Amerikan standartlarıyla üretilmiş oto koltuğu satışı yasaktır. Ülkemizde, hayata geçirilecek yeni kanunla birlikte, Avrupa standartlarına uygun oto koltuğu satışına izin verilecektir. Çocuğun çarpışma anında koltuktaki güvenliği, oto koltuğunun otomobile güvenle monte edilmesi ve konfor gibi kriterlerin göz önünde bulundurulduğu testler yapılır. Testler sonucunda oto koltukları standartlara uygunluklarına göre 1 ile 5 yıldız arasında değerlendirilirler. 5 yıldız çok da sık rastlanan bir derece olmasa da 4 yıldız, bir oto koltuğunun satın alınabilmesi için yeterli bir derecedir. 3 yıldızlı oto koltukları da fiyatları dikkate alınarak satın alınılabilir. İyi bir oto koltuğu, meydana gelen trafik kazalarında çocuğun ölüm ya da yaralanma riskini yüzde 40 ile 70 arasında azaltıyor. Bu açıdan bakıldığında zorunluluk aile bireylerinde başlamalı."

Ültanır, ortalama oto koltuğu fiyatlarının 250 ile bin lira arasında satıldığını bildirerek, 250 liranın altında perakende satış fiyatı olan oto koltuklarının, Avrupa standartlarına uygun üretilmesinin çok mümkün olmadığını sözlerine ekledi.

Kaynak: Milliyet Gazetesi