31 Temmuz 2010 Cumartesi

Emzirmeye Yeni Başlayan Anneler İçin Notlar



Sevgili Anneler,

Hepimizin bildiği durumları öncelikle alt alta yazalım:

1.Ülkemizde "tombul" hatta "obez" çocuk hayranlığı var.
2.Doktorlar bebeğin şeker ve dieğr kan değerlerini ölçmeden, annenin uyku,beslenme biçimini, çalışma yaşantısını sorgulamadan KAFADAN MAMA VERİYORLAR.
3.Annelere "sütün yetmiyor" baskısı yapılıyor bir şekilde; anne,kayınvalide,komşular,arkadaşlar vesaire vesaire.
4.ÜLKEMİZDE EMZİRMEYİ ADAM GİBİ DESTEKLEYEN TEK KURUM BENCE SAĞLIK OCAKLARI.Hangisine giderseniz gidin "MAMA VERMEYİN" diyor doktor ve hemşireler.
5.Peki biz de doğum yapıyoruz, etrafımızda doktorlar,hemşireler oluyor. Niçin ilk fırsatta MAMA diyor bu sağlık çalışanları??? Sağlık ocağındaki de doktor, özel hastanedeki de... Nedeni basit: mama firmaları sağlık ocağında çalışma yapamıyor, anlatabiliyor muyum? ANNELER EMZİRME İÇİN YÜREKLENDİRİLMİYOR, EĞİTİM VERİLMİYOR.
6.Sağlık Bakanlığı son yıllarda denetimlerini daha da arttırdığını söylüyor emzirme ve mama konusunda ama yetişemedeği çok yer var anlaşılan. 100 gram eksik alan bebeğe bile mama başlatan doktorlar var. PESSS!!!!
7.Anne sütü bir şekilde gölgede bırakılıyor: oysa anne sütünden sadece beslenmek için protein,vitamin geçmez, savunma hücreleri geçer.Şefkat geçer,sevgi geçer,huzur geçer,gevşemesi için gerekli olan ne varsa hepsi geçer.
8.Emmek huzur verir bebeğe, ilk başlarda değil 2 saatte 1, 10 dakikada 1 bile isteyebilir bebek. NE ZAMAN İSTERSE VERİLMELİDİR, bu konuda annelerin kafasını karıştırıp iç seslerini dinlemesine imkan vermiyor sağlıkçılar, çok bilmiş etrafındakiler vesaire.
9.TV de, internette, şurada burada heryerde ANNE SÜTÜNÜ ÖVEN ve EMZİRMEYİ DESTEKLEYEN VİDEOLAR DÖNMELİDİR.
10.İlk 6 aydan sonra anne sütü beslemez gibisinden asılsız bir safsata dolaşıyor nedense. Oysaki bebek beslenmesinde omurga anne sütüdür. Doktorumuz :Beslenmenin kemiğidir anne sütü, püredir,çorbadır,ıvırdır zıvırdır, bunlar anne sütü alan bebeğe takviye olarak verilir demişti.
11.İlk iki yıl bebeklerde ORAL DÖNEMDİR, bu dönemde bebek emmek ister, emme içgüdüsü ne kadar çok tatmin edilirse bebek sağlıklı gelişir, ileride oral dönem kompleksileri olmaz.Ayrıca herşeyi ağzına atmasının sebebi oral dönemi yaşıyor olmasıdır.
12.Bebek memeyi bırakmadan anne memeyi çekmemelidir, aksi takdirde anneye karşı oluşması beklenen güven duygusu yara alır.Kapıda telefon misafir şu bu bilmem ne:ANNE EMZİRİRKEN DÜNYA BEKLEMELİDİR.


Güzel anneler,
Ben apar topar sezaryen olmuş bir anneyim. İlk günler bebeğim istediği kadar anne sütü alamadı, ilk ay 600 gr aldı."SINIRDA KİLO ALMIŞ,BEBEĞİNİZ BESLENEMİYOR,MAMA VERECEKSİNİZ" demişti doktor. Ööööyylleeeeeeeeee çoooooooooooook üzülmüştüm ki, bayılacaktım o an. Hele ruhumdaki sızıyı asla anlatamam, ama siz beni anlarsınız.

Odadan çıktım, 2 adım attım, "mama mı"? dedim. Ne maması???
Etradımdakilerden bazıları "sütün yetmiyor" dedi.
Eşim anında "Aylin bir daha sütüm yetmiyor demeyeceksin, bunu sen söylersen tabi yetmez, senin sütün var, kendine güven" dedi.Minnettarım ona. Bir erkek olarak duruma daha çok hakimdi............İlk ay biraz verdik.Sanki siyanür,civa ne bileyim amonyak veriyormuşum gibi hissettim.
Bu arada sağlık ocağına da gidiyoruz biz. SÜPERLER! Hep anneye emzirme ve sütü arttırma ile ilgili destek veriyorlar. Küçükyalı Sağlık Ocağı hemşire ve doktorlarına minnettarız. Oraya gittik. Sınırda kilo almış ama sık sık emzirin, GECE süt hormonları daha iyi salgılanır, bol bol emzirin demişlerdi.
Yine Ayça' nın önerdiği gibi, daha önce emzirdiğiniz memeden başlayın emzirmeye, doygun ve yağlı süt kalmıştır, bebek onu iyice çeksin, ondan sonra diğerine geçin demişlerdi hemşireler. Yoksa sürekli sulu kısmını verirsiniz, işte esas o zaman bebek doymaz dedi.
"Bol bol su için, taze meyve sebze yiyin, dinlenin" sütünüzü huzurla vermeye gayret edin demişti doktor. Ne güzel demiş, bir daha teşekkür edeyim gördüğümde.


Sadede geleyim, 2. ay mamayı bıraktım, zaten günde toplam 30 cc bile vermiyordum. Ha babam de babam, inala emzirdim. Bebeğimi göğsümden hiç indirmedim, kokladım, şarkılar söyledim, dans ettim, şakalaştım, konuştum. Derkeeeeeeeen sütle beslenir oldu. Sağmayı da kestim ben, biberonla anne sütü vermek bana pek bir garip gelmişti. Ondan sonra taaa 4. ayda kendi hazırladığım taze meyve püreleri ve muhallebilerle destek almaya başladık.
11 aylık olmak üzere
Sabah uyanınca,
İkinci sabah uykusundan önce,
Öğlen,
İkindi,
Akşam
Uyumadan önce ve
Gece boyunca
Ne zaman isterse emziriyorum. Kilo alımı sınırdaymış ama kim takar. O anne sütüyle gerekli ne varsa alıyor obez olmasa da olur.

Siz de öyle yapın. Bol bol emzirin, sütünüze güvenin, bebeğinizle hep aynı odada uyuyun, onu bol bol koklayın.O sütler şakır şakır gelecek, gelmese de bebeğiniz mutlulukla emip doyacak sevgili anneler.

Sütünüz bol neşeniz daim olsun. Güzel meleklerinizi koklarım.

Son not: Sağlıklı nesiller anne sütüyle büyür.

Sevgilerimle

Aylin

30 Temmuz 2010 Cuma

Mama Üreticilerine Soracağımız Sorular



Sayın Yetkili,
Bebeğimizin sağlığını emanat ettiğimiz doktorumuzun önerisiyle ürünlerinizi kullanmaya başladık.Ancak ebeveyn olarak ve özellikle bir anne olarak aklıma takılan sorular oldu.
Yanıtlar ve bilgilendirirseniz çok sevinirim. Ayrıca yanıtınızı paylaşım gruplarımızda yayımlarım.

1.Ürünlerinizdeki protein kaynağı nedir?
2.Protein kaynağını toz aşamasına geçerirken hangi işlemlerden geçiriyorsunuz?
3.Vitamin ve minerallerinizin kaynağı nedir?
4.Mısırdan elde edilen, Nişasta, NBŞ, Fruktoz, Glikoz ile soya, soya lesitini ve türevlerini bebek mamaları, bebek formülleri, devam mamaları ve formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinin üretiminde kullanıyor musunuz?
5.Ürettiğiniz ya da işlediğiniz ürünlerde Aspartam ya da türevi yapay tatlandırıcılar kullanıyor musunuz?
6.Ürünlerinizde kullandığınız süt ve süt ürünlerinin kaynağı nedir?
7. Ürettiğiniz/işlediğiniz ürünlerde Genetik Modifiye (GDO) hammadde/malzeme kullanıyor musunuz?
8.Hangi ülkelerin hammadde, malzeme ve işlenmiş ürünlerini kullanıyorsunuz?
9.Ürünlerinizin biyolojik analizleri var mıdır?Örnek analizler -varsa- verebilir misiniz?
10.Bize tesislerinizi açar mısınız?Anneler olarak gezmek ve yerinde bilgi almak istiyoruz.
11.Hekimlerle nasıl bir araya geliyor, ürünlerinizi nasıl tanıtıyorsunuz? Bilimsel ve tıbbi olarak onları ürünlerinize nasıl ikna ediyorsunuz? Açıklarsanız en önemli merakımızdan birisini gidermiş olacaksınız.

Saygılar,
Aylin Atasağun

29 Temmuz 2010 Perşembe

Bebek Mamalarının İç Yüzü Nedir?

Bir süredir bebek mamaları ile ilgili olarak çıkan haberleri inceliyorum. En başından bu yana bebeğime vermek istemediğim ve çok zorda kalmadıkça hazırlamadığım mamaları ben de mercek altına almaya karar verdim.

Yaşadığım her sorunun toplumsal boyutunu düşünüp hemen bir hareket planı hazırlamak gibi bir durumum var benim. Arıza olarak görülmesi beni mutlu eder. Zira kendi sıkıntılarımı çoğu kez dernek kurarak yada derneklerde çalışarak çözdüm,aynı zamanda benimle aynı sorunu yaşayan insanların derdine derman olma şansı yakaladım.

Bundan önce bebek mamaları ile ilgili aklıma çok fena takılan soruları aktarıyorum ve bunları tek tek mama firmalarına göndereceğim.




Not: TÖF ( Tüketici Örgütleri Federasyonu ) bu konuda bir çalışma yapmış ama tık yok. Bence bu konuya "anneler" el atarsa işte o zaman doktorlar daaaaa hastaneler deeeeee mama üreticileri deeeee, daha kim ve ne varsa hepsi hizaya gelir. Annelere mama önermek kolay olabilir ama bilinçlenmiş annelere kimse "kül yutturamaz"!!!!!!!!!

Efendim sorularıma geçiyorum:
----------------------------------------------------------------------------------

Sayın Yetkili,
Bebeğimizin sağlığını emanat ettiğimiz doktorumuzun önerisiyle ürünlerinizi kullanmaya başladık.Ancak ebeveyn olarak ve özellikle bir anne olarak aklıma takılan sorular oldu.
Yanıtlar ve bilgilendirirseniz çok sevinirim. Ayrıca yanıtınızı paylaşım gruplarımızda yayımlarım.

1.Ürünlerinizdeki protein kaynağı nedir?
2.Protein kaynağını toz aşamasına geçerirken hangi işlemlerden geçiriyorsunuz?
3.Vitamin ve minerallerinizin kaynağı nedir?
4.Mısırdan elde edilen, Nişasta, NBŞ, Fruktoz, Glikoz ile soya, soya lesitini ve türevlerini bebek mamaları, bebek formülleri, devam mamaları ve formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinin üretiminde kullanıyor musunuz? ( ÇOĞUNDA VAR, YANIT EVET )
5.Ürettiğiniz ya da işlediğiniz ürünlerde Aspartam ya da türevi yapay tatlandırıcılar kullanıyor musunuz?
6.Ürünlerinizde kullandığınız süt ve süt ürünlerinin kaynağı nedir?
7. Ürettiğiniz/işlediğiniz ürünlerde Genetik Modifiye (GDO) hammadde/malzeme kullanıyor musunuz?
8.Hangi ülkelerin hammadde, malzeme ve işlenmiş ürünlerini kullanıyorsunuz?
9.Ürünlerinizin biyolojik analizleri var mıdır?Örnek analizler -varsa- verebilir misiniz?
10.Bize tesislerinizi açar mısınız?Anneler olarak gezmek ve yerinde bilgi almak istiyoruz.
11.Hekimlerle nasıl bir araya geliyor, ürünlerinizi nasıl tanıtıyorsunuz? Bilimsel ve tıbbi olarak onları ürünlerinize nasıl ikna ediyorsunuz? Açıklarsanız en önemli merakımızdan birisini gidermiş olacaksınız.

Saygılar,
Aylin Atasağun
---------------------------------------------------------------------------------

Bu sorular yanıtlanır mı yanıtlanmaz mı bilemiyorum ama BU KONUDA ANNELERİN ORTAK HAREKET ETMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUM.

Destek verirseniz çok sevinirim.

Sevgilerimle

GADGET LARIMA NOLDU BENİM :(

Bir tasarım değiğşikliği yaptım ve hepsi alt alta sıralandılar :( Alt üst ettim bloggerı ama nedenini bir türlü bulamadım.

Sizce neden olabilir?

Bilgisi olan varsa yazabilir mi?

Ikea'nın Obez Bebekleri Mutlu mu?

Bugün İzmir Ikea'daydık.İlk defa oğluşla gittik. Etrafımızda bir çok bebek vardı ve çok dikkatimi çeken şey çoğu neredeyse obezdi.

Acaba mamadan mı?
Genetik mi?
Sadece anne sütümü diye düşünmeden edemedim.

Bir de hepsi bebek arabalarına sımsıkı bağlıyken biz onunla kucak kucağa, arada yürüterek, yastıkları deneyerek, bol bol fotoğraf çekerek vakit geçirdik. Keşke o anneler de eğlenmeyi deneselerdi. Hani ne bileyim, benim için herzaman önemli olan Ata.Ben Ikea'yı didik didik etmesem de olur. Zaten şimdiye kadar 24352 kere gitmişim, şimdi yavrumla gidip onun için eğlenceli zamanlar yaratmak benim görevimdir diye düşünüyorum. Arkadaşlarıyla laflamaya dalan annelerin bebekleri arabada sıkılınca ağlamaya başladığında annelerin duyarsızlığı beni hep dertlendirmiştir. Şimdi derinden etkiliyor. Madem ilgilenmeyeceksin ne diye doğurdun onu be kadın diyorum içimden.Sonra o ilgi bekleyen yavruya bakıp üzülüyorum. NE var sanki annesinin kucağına otursa, dokunsa, dinlese???

"Aaaaaaaaa! Olmazi kucağa alışır,şımarır sonra!"Hemen verilecek yanıt olacaktır. Bu kılıfı. Esas sebep; sıkıya gelememek, bal gibi biliyorum.

Halbuki çocuk arabasında oturarak anneden ayrı bir şekilde vakit geçirirse şımarık olmaz belki ama kesinlikle hırçın ve agresif olur diye düşünüyorum. Örnekler bol....Annesine doyamıyor bir şekilde, işte bu en büyük açlık. Obez olsa, kilosu tam olsa da ruhu ne alemde??? Var mı düşünen???

Ben düşündüm, üzüldüm,üzüldüm ve bunları yazdım.

Yeni nesil nasıl olacak çok merak ediyorum!


Sevgiler

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Doktorlar kime hizmet ediyor?




Anne doğumunu yapar hemen emzirilmesi istenir ama ondan sonrasında lohusa kafasıyla o zavallı kadıncağıza herkes birşey söyler.






En zoru da "sütün yetmiyor", "bebeğiniz sütünüzle doymuyor" denmesidir.









  • Bebekler ülkemizde ilk fırsatta mamaya başlatılıyor.



  • Doktorlar ilk fırsatta belirli markaların ürünlerini öneriyor.



  • Geçenlerde emziren anneler grubunda " 100 gr eksik bebeğinizin kilosu, mamaya başlayalım" diyen bir doktor örneği okudum. Annenin üzüntüsünü tahmin edebiliyorum.






Artık kanım donuyor.






Hangi firma ne kadar çok ve verilmi(?)çalıştıysa hekimler onun markalarını öneriyor.



"Birşey olmaz,beslenmesi için şart" diyen doktorlara ise daha da gıcık oluyorum.









  • Artı olarak "annelere emzirme eğitimi verilmiyor"



  • Doktorlar emzirmeyi 6.aydan sonra ikinci plana itiyor.Halbuki bebek beslenmesinin temel omurgası anne sütüdür, ek gıdalar, adı üstünde "ek gıda" bu "ek gıda"... Mamaya başlatınca ne kazanıyorlar? Ne vaad ediliyor, çok merak ediyorum.



  • Sağlık ocakları "mama vermeyin" sizin sütünüz mutlaka yeterlidir...



  • Özel olarak bir şey yapmanıza gerek yok, meyve sebze yiyin, bol bol su için diyor.




Çok haklılar, bütün bunlar yeterli. Peki aç Afrika'nın siyahi anneleri ne yapıyor? Yağmur ormanlarındakiler??? Kafaları bu kadar karışık mıdır sizce?




Bir de kafede,restoranda emziren annelere yapılan tacizi eshefle kınıyorum.




Bu hale gelmemizi anlamıyorum ve soruyorum "suçlu kim?"



26 Temmuz 2010 Pazartesi

Annelik gezegeninden notlar - II

Artık ben bir anneyim. Kendimi güneşin etrafında dönen minik bir gezegen gibi hissediyorum. Sanki üzerimde yaşayan tek bir varlık var,o da oğlum Ata.Bunun dışında olan bütün yakınlarım ve dostlarım dünyaya aitler ve ben onları sık sık ziyarete gidiyor gibiyim. Bu düşüncelerimi okurken garip gelmesin.Belki siz de yaşamışsınızdır.Sadece anne olmanın ve "anne" denmesinin güzelliği başımı döndürmedi merak etmeyin :))) Ben sadece ve sadece onun için yaşayan kocaman bir varlık olduğumu hissediyorum. Hani dünya ikiye ayrılıyor Ata ve diğerleri desem durum o da değil. Tasvirimden de anlaşılacağı gibi ben direk kopmuşum dünyadan baksanıza :))) Bu zamanlar böyle oluyor belki de...Olması gereken bu yani.

Dünyalılara şöyle bir bakıyorum da ara ara, herkes bir mesaj kaygısı peşinde.Uffffffffff çok sıkıcı, acayip banal.Herkeste bir slogan, bir mesaj.Kimisi imajına sıkı sıkı yapışmış gerçek yüzünü görmek imkansız! Kasan kasana, ıyyyyyyy! Güler yüzlü ol, pozitif ol, cırt pırt.. Bir kere sürekli bu mesajlar geliyorsa bir yerden orada asık bir surat vardır gerçekte.Negatiftir... Ayrıca sürekli aynı mesaj yayınlanıyorsa orada da dönüşüm yoktur, uzak durmak lazım.

Hayat binbir çeşit meyvesi olan bir ağaç gibidir. Kimisi acı,kimisi tatlı. Ama insan beynindeki ilk mesaj olan "ağrılı olandan kaç" mesajı nedeniyle hep tatlıya yönelir. Allah kimseye acı yaşatmasın derim. Ancak sürekli ye,iç,eğlen,coş,gülümse,sırıt,çiiiiiz mesajlarının bir süre sonra afyon etkisi yarattığını düşünüyorum. Artık sürekli sırıtmaktan kafaya giden bol oksijen sayesinde pilot olmuş akıllarla bu gemi bir yere kadar yürür.

Rasyonel olmak lazım! Herşeyi net olduğu gibi algılamalı. Evet arada pembelerle düşünmek şart ama bu ara çok fazla "pempe" olmuş dünya ve gerçekler hasır altı vaziyette.

Aslında ne kadar çok canı yanıyor dünyalıların.Aç çoğu bir kere. Sevgisiz...Çocuklar işkence görüyor mesela, doktorlar ise ilaç satıp para kazanma derdin şifa vermek varken. İnsanlar besin zannettiği çöpleri yiyerek ayakta duruyor. Herkes ya obez ya da sıska.Depresif olanı,intahar edeni,kedi keseni,işkence yapanı... Mağdurlar zaten heeeeeeppppppppppp mağdur!!!

Sebebi ne bunların sevgisizlik mi? Evet, temel neden bu ama çok yönlü düşününce kafayı adam gibi kullanamamanın bedeli bunlar. Kalp ve beyni dost edememenin.

Ben ettim mi? Evet, kendimce bir nebze. Bunu çok iyi biliyorum ve bu dengeyi kısmetse bebeğime de göstermek istiyorum.

Acıysa acısını dibine yaşamış , mutluluksa mutluluktan uçmuş bir annesi var oğlumun.Bir de bu insan toplamından ve toplum denen kalabalıktan çok bunalmış bir annesi. Herkesin arızasının ultrasoundunu çeke çeke artık insan kalabalıkları görmek istemez olmuş bir anne.


Belki ondan kendimi ayrı bir gezegen olarak görüyorumdur kendimce, Aylince.

25 Temmuz 2010 Pazar

Huzurla ve huzurlu çocuk yetiştirmenin yolu

Şöyle bir geriye gideyim önce...Kardeşimle aramızda 5 yaş olduğuna göre ben yaklaşık 28 yıldır çocuk bakımıyla iç içeyim.Fakülteye girişle birlikte oluşan pedagojik bakış açısı ve pratikleri düşünürsem 16 yıldır bu işin için dirsek çürütmüşüm. 8 yıldır da sınıf içinde pişiyorum.Son 10 aydır ise hayatımın en güzel ve dolu dolu günlerini yaşıyorum, çok şükür.

Bu kadar laftan sonra çok özet bir şey yazmak isterim, özellikle annelere;
Çocuklar kural yığınlarıyla huzurlu olamazlar. yapamazlar bunu, doğalarında yoktur.

İster anne olun ister öğretmen, formül şu:

-Bol bol araştırmalı ama inandığımızı uygulamalı.
-Herşeyin bir kuralı olduğunu bilmel, ama kurallar listesi oluşturmamalı.Sadece gelişmesini ve değişmesini istedikleriniz üzerine yoğunlaşmalı.Örneğin yemekten sonra el yıkama alışkanlığı oluşması için hergün minik hatırlatamalar ve davranış gerçekleşince "aferin" gibi...
-Güler yüz...En önemlisi bu.Gülen yüze bakan her bebek ve her çocuk gevşer.Gevşeyen çocuğun sinir küpü olma ihtimali azdır.
-Sabır, ŞART! Olmazsa olmaz, uzatmaya gerek yok.
-Tutarlılık
-Akılcılık,doğru bilgi verme,duyguları doğru yansıtma ve anlama, akılcı ve akıcı bir iletişim kurmak için anne & öğretmen akılcı davranmalı.Safsata boş bilgiler ve yalanla güven sarsmamalı.Empati kuran büyükler sayesinde daha tatlı ve anlayışlı minikler yetişeceğine inanıyorum.

Her kitabı uygulamaya kalkmamalı.
Her söyleneni dinlememeli.
Akla kalbe yatanı, sağ duyuya uyanı seçmeli yavrucuklar için. Yoksa karman çorman bir şey olur yaşadıkları.

Bana hamileliğimde Tracy Hogg' un easy'si önerilmişti. Ammannn Allahhımm! Okurken strese girmiştim. Ben bunu nasıl yapacağım, başaracağım diye. Artık bebeğin üzerindeki stres yükünü siz düşünün bunları uygularken.

Kitabı yedim yuttum, tuğla gibi bu arada, pek içime sinmedi. Bu ingiliz mürebbiyelerinin takıntılı ve davranışçı ekol üzerine kurulu tarzları beni çok itmişti.
Hem nedir o öyle: bebek 10 'da uyanmalı, 10:30 da yemeği bitmeli,oyun oynamalı,11:20 da tekrar uyuyup, 13:00 da tekrar uyanmalıdır.Harfiyen uyulmazsa hakkında işlem yapılmalıdır... şeklindeki cümleler çok itici gerçekten.

Yatır kaldır yöntemi de çok ters ve travmatik bence.Ne o öyle, çocuk anneye geliyorsa vardır bir isteği, korkuyordur, bu gece ona sarılıp uyumak istiyordur.Bu kadar katı olmamak lazım.

Zaten çok işe yarar bir yöntem olsaydı sürekli içen, alkol, uyuşturucu ve seks problemleri olan bir ingiliz gençliği türemezdi herhalde.

Çocuk istiyorsa istediği kadar emmeli, Tracy Hogg ona bile kısıtlama getirmiş, kabul etmiyorum bunu.

Ama davranış zinciri kurma fikri, rutin oluşturma fikri yalın olarak düşünüldüğünde güzel, kulağa hoş geliyor.

Ben Ata için şöyle yaptım:
.Ne kadar istiyorsa ve ne zaman istiyorsa emzirdim.
.Kucağımda hafif hafif sallayarak uyuttum.
.İstediği ve istemediği zamanlarda bile kucakladım.
.Sling ile taşıdım bol bol.
.Yavaş yavaş rutine oturttum.Uykusunu rutine oturttum önce, aynı saatlerde uyumaya başlayınca hepsi ( beslenme, oyaun vb) de saatli olarak düzene girdi.
.Ama saat düzeni değişirse veya uymazsa buna çok fazla takılmamaya çalıştım.
.Yanımda uyuttum.
.Bol bol masaj yaptım
.Ona bol bol müzik dinlettim :)
.Gözünün içine bakarak konuştum hep.
.Etrafımızda olup bitenleri anlattım ona.Bak, martılar geçiyor, karga dala kondu, kediler bahçede oynuyor...gibi.

Kendimi ve onu rahat bırakmaya çalıştım bol bol kısacası.Güler yüzü ve tatlı, melodik bir sesi tercih ettim konuşurken :)

Tavsiye ederim, dokunmak ve sevildiğini hissettirmek sert kurallardan herzaman daha etkilidir ve sonuç herzaman daha başarılıdır.

Naçizane önerim. Umarım birilerine faydası olur.

Sevgilerimle

Aylin

Bu pazar

Güzel ve sıcak bir pazar günü yaşıyoruz. Bu sıcakta minik dostlarımızı unutmadık ve bir kap suyumuzu bahçeye ve sokaktaki kaldırıma bıraktık. Aslında bir kap suyu da çatıya bırakmalı, minik serçeler için :) Bu yazı bitince ilk işim o olsun.

İşte komşunun bahçesindeki sarmanlar ve tekirowski :)







Denize mi girmeli, havuza mı diye düşünürken, aslında en önemli olanın serinlemek olduğunu süşünürsek hortumla fıskıye yapıp eğlenmek aklıma daha çok yattı :)

Bu arada herkesin bahçesinde yada mahallesinde yaşayan canlılara sahip çıkmak adına en azından su ve arada yemek bırakabileceğini düşünüyorum. Bu bizim çocuklarımıza yapabileceğimiz,verebileceğimiz en insani değer ve ahlak eğitimi olmalı. Yaşam hakkında saygı... Umarım her aile bebeğine-evladına bunu vermek için gereken özeni gösterir.

Sevgilerimle,

Aylin Anne

23 Temmuz 2010 Cuma

Nedennn ??? Nedennnn???

Kadere bak yahu! Aklıma geldikçe çok canım sıkılıyor.

Hatta böyle dünyayı dümdüz edesim geliyor.

Neden mi?

Ben oğlumla ilgili olanı biteni yazmak istiyorum, paylaşmak istiyorum ama yok işte olmuyor. Elim gitmiyor işte!

Hamileyken harala gürele hem defterlere yazdım hem de blog tuttum.Ama bir gün farkettim ki hala daha benimle ve eşimle uğraşanlar var; dedim ki, bunlar boş durmaz oğluşumla da uğraşırlar, sildim vazgeçtim.

Doğum yaptım, dayanamadım 2-3 posttan sonra yine sildim. İyi ki silmişim. Çünkü minicik bir masumla uğraştıklarını farkettim, Allah'tan bulsunlar! Buraya yazmaya yine elim varmıyor ama "gay" nitelikli bir yaklaşımla uğraşanları sanırım kimse islah edemez! Ben bir anne olarak tez vakit cezalarını bulmalarını istiyorum.

Bugün biryerde gördüm, hatunun biri "5 yıldır yüzüne bakmadığı sevgilisi manita yapınca, yuh bunu bana nasıl yapar deyip bozulacak kadar egoistim ben demiş".Lafı çakmadan edemedim:"Eski sevgiliyi 5 yıl sonra kıskanmak tedavi gerektirir, yataklı tedavi hem de " dedim. Ohh iyi dedim.

Yıllar sonra dank etmesi kadar trajikomik bir şey olamaz. Hani salaklığın daniskası bir durum desem??? Yeridir!

Bir de bu tür hatunlar hazmedemezler kendinden yıllar sonra geleni oturup uğraşmaya başlarlar, ve benim de hiiç işim olmaz. Bunu yaptığına göre yalnızdır, seveni yoktur, sığınacağı birisi yoktur, anlayanı dinleyeni yoktur. Olsa olsa gaza getireni vardır, şöyle intikam al, böyle intikam al ...diyen birileri yani. Sindirim odaklı, muhtelemelen oral dönem kompleksli arkadaşlar ve anal dönem travmalarına dolanmış ruhlar vardır Freudiyen bir dille yazarsam!

Burada itirazım olan ve asla yumuşak tepki vermeyeceğim tek nokta evladımla uğraşılmasıdır. Kısaca şöyle özetleyeyim, ezerim,çiğnerim,parçalarım! Mahkemelerde sürüm sürüm süründürür, ele güne rezil ederim. Parasını pulunu alır sokakta dağıtırım. Deneyenler oldu ilk ihtarda kayboldular. Bu gerzekler bilmiyor ki ben bir anneyim ve her anne gibi evladım için adamı çiğ çiğ yerim!!!! Neyse, yine sinirlendim akşam akşam!

Bunları yapanlar kadınsa, ne biçim kadın? Hiç mi hanımlık, letafet, zerafet, şefkat yok?
Bunları yapan erkekse, hiç mi yiğitlik yok?
Anneyse, hiç mi Allah'tan korkusu yok?
Ya da bunlar herkimse hiç mi insanlıktan haberi yok?

Yok demek ki, olsa bizimle bu kadar uğraşmazlardı. İçime işleyen bu hüznü yazarak atmam lazım, belki buraları da okuyorlardır!

Haaa, bu arada ,biz eşimle kimseye bir kötülük yapmadık.Sadece severek evlendik ve bir bebek sahibi olduk. Gerisine elma yemek düşer. Yiyemeyene soda ikramımız mevcuttur daha iyi hazmetmesi için hahaha:))))

Neyse, belki birgün, bu uğraşanlar sürüsü, sümüklüsü kendi yoğun ve de çok meşgul hayatlarında geyiğe vakit bulamayınca, ortalardan toz olunca, ben de buralara birşeyler yazarım. Zira bu kirli savaşta benden tek piyon bir adım ileri gitmez.

İlk defa birilerinin başına gelmesini bekliyorum, avukatlarımı yormadan :)

İlahi adalet, sen büyüksün, en kısa zamanda belir de görelim bakalım nasıl oluyormuş!

Sevgiler benden evrene, sevgiler sevgi evrenine!

Aylin... Ata' nın annesi, Çağatay' ın sevgilisi, eşi :)

22 Temmuz 2010 Perşembe

Güzel bir gün - dü :)

Bugün annelik yaşantımı ve oğluşumu derinden etkileyen önemli bir gündü.

Öncelikle Harvey Karp' ın notlarını okudum bol bol. EvvvveeTTTTTT! Doğru yoldayım, devam dedim kendi kendime.

Örneğin onu Şşşşşşhhhh, pış pış pış diye uyutmam çok sağlıklıydı.
Bol bol kucaklamamız,
Emzirerek uyutmam,
Kucağımda hafif hafif sallamam,
Ona gerekli ses tonu ile yanaşmam,
Sinirli ise benimde hafiften ses tonumu yükseltmem,
Ona karşı saygıda kusur etmemem,
Uzun cümleler yerine kısa kısa net konuşmam,
Uzun uzun ağlatmamam, ağlamasına izin vermemem... Tamam doğru yoldayım dedim kendi kendime.

Ağladığı ilk 4 ayı hatırlıyorum garip bir acıyla. Bu acıyı tarif etmem çok güç. Bir kutu kola nasıl ezilirse bir ayakla aynı şekilde benim de göğsüm öyle ezik ve acı dolu olarak hatırlıyorum o anları. Oturup ben de ağlardım, susturamadıkça kendime olan güvenim biterdi. Hayatın bittiği anlardı bebeğimin ağladığı anlar. Sling ile taşımak olsun, kucaklamak olsun...evin içinde 4 döndüğümüz o günleri düşündükçe gidip öpüp öpüp koklamak istiyorum onu. Allah ağlatmasın, amin.

Herneyse, ağlamaları için çizdiğimiz formüller filan hepsi okdi.

Bebekleri 0-8 ay ve 8ay-5 yaş olarak iki gelişim dönemine ayıran Dr. Karp ( ki bence az basamaklı bir ayrışım ) ikinci bölümdekileri toddler, yumurcak olarak nitelendiriyor ve onlara Cave Man, mağara adamı sıfatını yakıştırıyor. Tabi bu dönemin içinde çok yakışıklı bir mağara adamı var ve bol bol doğayla baş başa olmasını isteyne biz anne-babası bugün onu toprakla oynaması için bahçeye bıraktık.

Mutluydu ve bize kocaman aferin demek gerekiyordu.

Doğayla bütünleşik olarak büyümek her çocuğun içinde var. Ama biz göremiyoruz işte :( Ondan hepsi sokak istiyor, ağaçlara tırmanmak, toprağı eşelemek, hayvanların peşinde koşturmak... Ya bu arada yaşadığımız yerde ne kadar az hayvan var, ne üzücü. 3-4 tane sarman kedi, 1 kırlangıç kuyruk kelebek, 4-5 tane güvercin bir de komşunun köpeğini gördük bütün gün boyunca. Ali babanın çiftliği ne kadar inandırıcı olabilir Ata için? Ne kadarını zihninde canlandırabilir? Olmaz! Olmaz! Buna acil bir çözüm şart! Eve derhal cici dostlar almanın zamanı geldi. Zaten pedagojik açıdan çok faydalı hem okuduk hem de gördük bin kez :)))

Bakalım nasıl başaracağız bu işi ? :)

Kardeşlik




































İkizler burcu kardeşliğin sembolüdür astrolojide.Biri ölümlü kardeş Castor diğeri ise ölümsüz olan Pollux.Zeus'un çeşitli halt yemeleri sonunda aynı gün dünyaya gelen bu kardeşler kısaca ikizler burcunu temsil eder olmuş bin yıllardır...


Ben de bir ikizler olarak kendi haritamı ve hayatımı düşündüğümde görüyorum ki hayatımın ilk sıralarında hep kardeşim olmuş, ona düşkünlüğüm ile tanınmışım, hemen hemen herşeyimi onunla paylaşmışım. İyi ki de öyle olmuş. Ne güzel şey bir insanın kardeşinin olması dediğim günlerinin sayısını hatırlamıyorum bile...

Onu ilk gördüğüm anı, ilk defa kucağıma aldığım anı, sokak maceralarımızı... ölsem de unutmayacağımı çok iyi biliyorum.

Annem seminer döneminde onu bana bırakırdı, kardeşim 3 ben 8 yaşındayız :) Kahvaltı yapılır, masa temizlenir, bulaşıklar dizilir, annemizin bıraktığı parayla ilk fırssat bakkala gidilerek çubuk kreker alınır ve oyunlara dalınırdı. Annem yokken bendim onun annesiydim- kendimce-yemesi ,içmesi, temizliği için oyunumu bile bırakırdım. Eee, ne de olsa ben de daha oyun çocuğuyum o zamanlar. :) Hey idi güzel günler, heyyy!

Onun olgunluğu,akıllılığı bana herzaman destek vermişti. Başıma gelen en güzel şeyi önce onunla paylaştım uzaklardayken bile. Sonracığıma, en sulu göz ağlak zamanlarımda o beni teselli etti. Sırf ben mutlu olayım diye şehirlerarası yollara bile bol bol katlanmışlığı boldur. Ben büyüdükçe, o büyüdükçe bazen o abi oldu ben küçük kardeş, bazen ben anne,o baba...

Şimdilerde "evli","mutlu", inşallah ileride "çocuklu" da olur :)))

İşte bütün bunlar aklımdayken ben şimdi evladımın hayatını düşünüyorum.







  • Öncelikle "şunu istemem","buna tahammül edemem" gibisinden gerzek gerzek konuşmuyorum kendimle.


  • Artık ben bir anneyim...


  • Ata' nın hayatı başladı ve benim hayatım bambaşka bir boyuta geçti, evrildi, genişledi.Bazıyerleri bitti, bazı yerleri canlandı.


  • Eskisi gibi boğazda aylak aylak dolaşmıyorum ya da bütün günüm alışveriş arkadaşlarla gırgır şamatayla dolmuyor ama çok daha önemli işler peşinde olduğumu çok iyi bildiim için burada da sorun yok...


  • Bir kere kafamda kendimi rahat bıraktım, içimdeki sesleri dinliyorum: güzel, sorun yok. KAfam karışık değil (herzaman ki gibi) -nasıl da mütevaziyim ama, hehehe, bunun en büyük faydasını alışverişte yaşıyoruz, alacaklarımı nokta atışıyla buluyor hiç zaman kaybetmiyorum,kaybetmiyoruz-


  • Emzirme dönemi sona erdiğinde biz de hazır olabiliriz, neden olmasın.


  • Tek derdim belimi zorlayan fazlalıklarım.Çok fazla değiller, artık tek rakama inmek üzereler kg.hanesi olarak :))) Onun dışında bedenim de zihnimle paralel.


  • Ev düzeni nasıl olur??? Ohhooooooo! O güne kadar 100 ayrı versiyon gerçekleşir.


  • Kim bakar??? E tabi ki ben, tabi ki ben. Anneciği bakar ona.


  • İşler ne olacak? Hallolacak tabi ki. Dünyanın en önemli şeyi için biraz daha askıda kalabilirler.İzinler vb de çok iyi durumda artık Türkiye' de.


Geriye kalan tek şey zamanın güzelliğini sindirmek, güzel geçmesi için dua etmek...



Çok içimnden geldi hemen ekliyorum, bekar okuyucularım var biliyorum, onlara da bu güzelliği en güzel zamanda yaşamalarını diliyorum. Annelik ve evlat sevgisi başka hiçbirşeye benzemez çünkü...



Ata'nın kardeş hakkı var, doğacak kardeşin de kardeşe sahip olma hakkı var. Kısacası ne kadar zorluk yaşamış olursam olayım, hedefim belli, Allah sağlık, güç, kuvvet, sevgi ve bolluk bereket versin gani gani :)



Ata'mı, ailemi sevgiyle kucaklıyorum.



Öpücükler,





Aylin

Dr. Harvey Karp İstanbul'daydı ...


Ve, biz bu tatlı doktoru dinleme fırsatını kaçırdık ailecek. Nedeni ise tatilde olmamız. Onca güzel bilgiyi kendisinden canlı canlı dinlemeyi çok istiyordum, kaçırdığım için hala çok üzgünüm. Belki canım kocacım gider dedim ama o da olmadı. Eh, kısmet değilmiş diyerek mırıldanırken bir de ne göreyim, emziren anneler grubunda Eylül ayında yeniden geleceğini öğrendim. Oooolllllllllllllllllllleeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy!!! diye yumruğumu havaya çakmışım anında, bütün ev ayağa kalktı. Eee, insan sevincini hüznünü coşkuyla yaşamalı değil mi? :)
Sonra ise harıl harıl Dr. Harvey Karp Acıbadem Maslak toplantısı notlarını okumaya başladım, anneler muhteşemdi vallahi ve de billahi. Böyle notlar genelde kongrelerde,seminerlerde tutulur ama işin ucunda insanın evladı varsa daha alasını yapıyormuş demek ki :) Annler harikasınız, hepinizi öpüyorum.

Çeşitli linkleri paylaşmak isterim:

Ayça Oğuş-Pi-nik Kuş

Dr.Harvey Karp-Özge' nin notları


Fotoğraf için Yeşim Mutlu'ya çok teşekkürler:http://www.yesimmutlu.com/

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Ata' nın Dayısı Evlendi

Öncelikle kına gecesiyle başlayalım.İzmirli ve Egeli olmanın hakkını vere vere muhteşem bir geceye imza atan Aydın&Sedef çiftine sonsuz mutluluklar dilerim öncelikle. Şahane kostümler, muhteşem bir dans ziyafetine dönüşen gecede sanırım hiç kimse sıkılmamıştır.
Sedef'in arkadaşları ve Aydın' ın üstün performansı ile çok güzel bir HARMANDALI izledik. Gurur duydum kardeşimle.
Çok yakından çekmem yada istediğim kadrajları almam mümkün olamadı izdahamdan. Artık bu karelerle yetineceğiz,n'apalım :)
Bir tango üstadı olan kardeşim,nişanlısı ile hoş bir açılış yaptı...
Oyun havaları, kınanın yakılışı, yüksek yüksek tepelere derken damadın arkadaşlarıyla oynadığı pek fazla bilinmeyen bir harmandalı oynandı.Kostümler olağanüstüydü ve Sedefcim çok asil ve güzeldi yine.





Geceden notlar:

Kına gecesi Balçova spor kompleksindeydi.E, bu kadar kalabalık ancak oraya sığabilirdi :)
Gelinimiz Sedefciğimiz, kırmızı elbisesi ve çok hoş olan saç modeliyle çok ama çok göz alıcıydı, çok güzeldi.
Damat Aydın Paşa ise şıklığıyle diikat çekti.
Açılış tangoyla oldu.
Daha sonra Ankara havası oynandı (Ben ise oturmayı tercih ettim o an, pek sevmem pıtı pıtı pıtı pıtı çekirge havalarını)
Damat halayına sıra gelince olaya Ata da katıldı.
Kına yakılmadan önce bekar kızların saçına beyaz tüller iliştirildi.
Gelin hanım geleneksel kına kostümü giydi.
Yüksek yükse tepelere çaldı, herkes ağladı, gelin hariç :) -Aman, Allah ağlatmasın.-
Sonra kayınvalide yani annem gelinin başına şeker kırdı. Böyle bir adetin varlığından bihaberdim doğrusu ama şekerin tadı süperdi.
Kına dağıtıldı, hem de çok şık kırmızı keseler içinde.
Çerezler için yapılan mini bohçalara nasıl kıyıp da çatır çutur yediler, hayret!Çok güzeldiler halbuki ...
Sonra damat tek başına harmandalı oynadı ki of oof oofff oofff!

Darısı bütün bekarların başına olsun, böyle enteresan geceler az oluyor.Bence herkes böyle özenmeli diye düşünüyorum aynı zamanda.

Aydınıma ve Sedefcime bir ömür boyu mutluluklar :)

15 Temmuz 2010 Perşembe

Aforizmalar - I Anneler Gezegeninden Notlar

Gün doğmak üzere burada, kuşlar cıvıldamaya başladı. Oğluşum mışıl mışıl uyuyor. Ben ise uykumu almış ve dinlenmiş bir şekilde uyandım.Okumam gerekenleri okudum, yazdım çizdim ve bir gönderi daha hazırlamay karar verdim.

Yazmadan önce başlık atmayı sevmiyorum ama KAfka' yı anıp hemen bir aforizma başlığı koydum ve sözcükleri yüzdürmeye başladım kendimce.

Düşündüm de;önceleri bu tür bir tempoyu yoğun iş gündeminde yaşar, erkenden kalkıp yazı yazardım. Kişisel notlarımı bir blogta toplama fikri bana pek cazip gelmemişti.Araştıranlar bilirler, ben daha ziyade deneme ve makalelerimi yayınladım aslında. Ogünler için iyi olmuş bir bakıma çünkü hayattaki yaşanmışlıklarım, iş güç,toplantı,memleket meseleleri,siyaset gibi ıvır zıvır şeylermiş.Geriye dönüp bakınca "ne boş işlermiş diyorum" hala :)

Yayınlamadım, yayınlamadım, yayınlamadım ... Taaa ki anne olma heyecanını yaşayana kadar. Anneler gezegenine ayak basana kadar... :)))) Elimden kalem ve günlük düşmedi bir bakıma.Bazen sayfalarca yazdım bazen de 2 cümle yetti anlatmak istediklerimi. sonra ise bir blogta yazmaya karar verdim.

Bebeğimin herşeyini en özelleri değil de paylaşırsam çok işe yarayacak olan deneyimleri yazmaya karar verdim. Baktım ki kendim çalıp kendim dinliyorum onu biraz askıya aldım. Daha çok bilimsel yazılara yöneldim ardından. Posta kutuma hergün en az 5 tane anne sorusu geliyor ya da telefonum en az 1 kez birşey danışmak için arayan anneler aradığı için çalıyordu. Böyle olduğu için hem çok mutluyum hem de hafif gerginim. Ya yanlış bir şey önerirsem, mazallah demekten kendimi alamıyorum ara ara. Sorumluluk sahibi olmak güç istiyor...!

Herneyse, şimdilerde anneler gezegeninde süt veren güzel annelerle iç içeyim.Çok keyifli paylaşımlar oluyor ve bu anne grubu inanılmaz pratik,bilgili, akıllı.Bebekler çok şanslı vallahi. Başta blogcu anne ve Ayça olmak üzere çok yüksek profiller tanıyorum ve bu sayede olumlu deneyimlerimin artacağına inanıyorum :)

Emzirmenin güzellikleri üzerine bir güzelleme yazmak yerine o anın bendeki izdüşümünü bir fotoğrafla anlatmak isterim. Kısacası kelimeler kifayetsiz kalır :)



Artık hayatımın temel orjini Ata'yı emzirmek,beslemek,büyütmek, ve onun gelişim gibi kavramlar üzerinde nefes alıyor. Bu duyguyu bu akşam dedesiyle parka giden oğlumu hen
üz 15 dakika bile geçmeden dediler gibi özlememle pekiştirebilirim.

Daha önceleri nasıl yaşıyor muşum ben?Hayat çok güzeldi,evet; ama böyle anlam dolu ve aşk içinde aşk dolu değildi ki!!! :)

Allah dileyen isteyen herkese nasip etsin derim. Daha nasıl anlatayım şu içimdeki duygu yükünü bilemiyorum.

Bildiğim tek bir şey var, artık sadece kendim için değil bebeğim için de yaşıyorum ve bundan dolayı büyük bir haz duyuyorum.

Muhiddin Arabi "Bir erkek aşkı kadınıyla, bir kadın aşkı bebeğiyle yaşar" der. Ne güzel söylemiş kendileri, bunca laf kalabalığımın en büyük özetedir işte bu sözler.

Sevgiler

Aylin Anne

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Yazdım,çözüldüm...

Bir yerden başlamalı sözcükleri dizmeye.

Nasıl olacak bu iş, formüller, teknikler, kitaplar, felsefeler, insanlar, düşünceler...Heryerden bilgi yağıyor ama marifet bilgiyi yordayıp hayatın içine yerleştirmekte.

Pekala, bir kez daha düşünmeliyim.

Önemli olan nedir? Sağlık, ok. O zaman kafaya gereksiz şeyleri takmayacağım.Mesela şu Milupa' nın sütüm yeterli mi anketine takılmayacak gözüm.Elbette sütüm yeterli deyip olumlama yapacağım.Tamam gereksizleri atıyorum aklımdan.

Kitaplara gelelim: bebek dostu olup doğal ebeveynliği savunan kitapların listesini yapıp zaman buldukça sırasıyla okuyabilirim.

Peki her bilgiyi kopyalayıp kullanacak mıyım? Tabi ki hayır. Bana uygun olanları alacağım, süzgeçten geçecek yani.Şimdiye değin başarılı gidenleri düşüneceğim ve o kanalı kullanarak devam eedeceğim yoluma.Vicdanımın ve annelik içsesimin onayladığı ve geriye ittiği şeyleri kuyumcu terazisi gibi büyük bir hassasiyetle seçebileceğime inancım tam. Aferin bana, ben yaparım :))) Neleri başardım, şimdi şu küçük kafa dağınıklığını mı aşamayacağım, peeeahhh!

Hamilelikte onca şeye üzülmüştüm ama kontrolüm tamdı.Lohusalıkta da öyle, şimdi neredeyse deneyimin ve anneliğin en keyifli günlerindeyim.Elbetteki bunu da aşacağım.Yani şu anki durumum geçmiştekilerin yanında devede kulak kalır desem yeridir...

Gönderimi yayına verdikten sonra hiçbirşeyim kalmayacak.

Olumlu duygularla son noktayı koyuyorum, nokta.

:)

13 Temmuz 2010 Salı

Aylin Anne'nin Manifestosu

Aylin Anne Bildiriyor! :)

  • Doğal ebeveynlik yöntemlerini benimsemiştir.
  • Anne-bebek ilişkisi bir bütündür,bölünemez, ona göre.
  • Aylin Anne yaşadığı olayları uzman görüşü desteğiyle paylaşır.
  • İlaç tavsiye etmez, edenleri uyarır.
  • Bebeğini ağlatmaz ancak acısını yaşamasına izin verir.
  • Doğayla bütünleşik bir yaşamı tercih eder, doğal pedagojik yöntemleri uygular.
  • Emzirmeyi ve doğal doğumu destekler.
  • Annelere doğum sonrası izninin 2 yıla çıkarılmasını bekler.
  • Süt izni ile ilgili konularda hassastır, izin vermeyenleri mahkemeye verir, üşenmez.
  • Evhamlıdır ama çaktırmaz.
  • Gülümser böylece bebeğine mutluluğu gösterir.
  • Bebeğiyle sürekli oynar, eğlenir, keşfeder.
  • Evinit oplamak için delice bir çabaya girişmez, nasıl olsa bebişi büyüyünce bazı şeyler kurallara oturacaktır der, rahat eder.
  • Ne olsa ilaç kullanmaz.
  • İlk 3 ay bebeğini kucağından indirmez.
  • 2 yaşına kadar bebeğiyle uyur, bebeği ne zaman ayrılmak isterse o zaman odasını ayırır.
  • Rutin oluşturur, rutine bağlı kalır.
  • Bebeğinin etrafı kurcalamasına izin verir. Hatta o da kurcalar, keyif alır.
  • Yemeğini kendisinin yemesine izin verir.
  • Bir şey olduğunda eşyaları dövmez, böylelikle bebeğine "SENİN YÜZÜNDEN İŞTE!" bahanesini aşılamak istemez.
  • Ona çaktırmadan kaçmaz, adam gibi, acısını yaşaya yaşaya "hoşçakal" diyebilir :(
  • Konuşur, bebeğini herzaman adam yerine koyar, "bebek bu ne anlar" gibisinden saçma sapan bir gaflete düşmemeye özen gösterir.
  • Müziği sever, müziği hayatından çıkarmaz.
  • Ailesini çok sever ve herzaman şükreder.
  • Kimin ne olduğunu, olayların iç yüzünü kestirme yoldan bilir ama münakaşaya ayıracak vakti yoktur. Münakaşa isteyenleri avukatına havale eder. ( Bu mesajım benimle uğraşmaya vakti olanlara)

7 Temmuz 2010 Çarşamba

BEBEKLERİNİZİ BÜYÜTMEK İSTERKEN PSİKOLOJİK HASAR BIRAKMAYIN

Jean Liedloff -The Continuum Concept
Gece yarısı uyanan bir bebeği tasvir ediyor:
Sessizliğin anlamsız dehşetiyle uyanır,hareketsizlik. Bağırır.Başından ayağına kadar istek,arzu ve tahammül edilemez sabırsızlıkla tutuşmaktadır.Nefesini tutar ve bağırır,kafası sesle dolup zonklayana kadar bağırı.Çenesi ağrıyıp boğazı acıyana kadar bağırır.Ağrıya daha fazla tahmmül edemez ve hıçkırıkları güçsüzleşir ve durur .Dinler.Yumruklarını açar ve kapatır.Kafasını bir o yana bir öteki yana çevirir.Hiç birşey yardım etmez.Dayanılmazdır.Tekrar ağlamaya başlar,ama bu incinmiş boğazı için çok fazladır;kısa süre sonra durur.Ellerini oynatır ve tekmeler atar.Durur,katlanabilir,düşünemez,umut edemez.Dinler.Sonra tekrar uykuya dalar.
(the no-cry sleep solution _Elizabeth Pantley)


BEBEKLERİNİZİ UYUTMAK İSTERKEN PSİKOLOJİK HASAR BIRAKMAYIN:
Bir çocuğumuz bebeğimizi nasıl unutacağımız konusunda biraz telaşlıyızdır. Etrafımızdan onlarca tavsiye yağar.Ancak biz anneler öncelikle hislerimizi dinlemeli ve iç seslerimize kulak vermeliyiz. Şöyle bir düşünelim:ormanda yaşıyor olsaydık bebeklerimizle nasıl yaşayacaktık?Elbetteki onları üzerimize bağlayacak, kolayca emzirecek,kendi kendilerine uyumalarına izin verecektik.Böylelikle şu an yaşadığımız stresin 10’da 1’ini bile yaşamayacaktık.
-“Aman kızım, hemen kucağa alma,alışmasın” (Minicik bebek güven arar,tabi ki hemen kucağa almalı hatta hiç indirmemek lazım ki çocuk ruhsal yönden tatmin olsun,ileride sağlıklı olsun)
-“Kucakta taşıma sonra şımarık olur, her dediğini yaptırır… “(Alakası yok,kucakta kendini güvende hisseden bebek , annesine güven duyar.Anneye sonsuz güven duyan onu her zaman dinler,şımarık olmaz yani)
-“Birkaç gece ağlat sonra o kendi kendine uyumayı öğrenir.”(Asla!!!Kendi kendine uyumayı öğrenir ama yaşadığı stres kalıcı hasar bırakır.Depresyonla birlikte anneye güven azalır,bilinç arttıkça anneye-babaya isyan etmeye başlar.İki yaşın bu isyanlar artar…)



ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Jean Liedloff bir antropolog, Venezuella’nın Yequana kabilesi arasında geçirdiği iki yıldaki gözlemlerini ve deneyimlerini anlatıyor. Türkçe’ye “Dokunmanın Mucizesi – Çocuk Eğitiminde Devrim Yaratan Eser” adıyla çevrilen, özgün adı “The Continuum Concept: In Search of Happiness Lost” olan kitapta ormanlardaki kabilelerde yaşayan bebeklerin mutlu olduklarını, 2 yaş krizi yaşamadıklarını, söz dinlemek için yarıştıklarını ifade ediyor .


Kitaptan çarpıcı notlar ise şöyle:
* doğumdan itibaren annesi (ya da gerektiğinde başka bir yakın bakıcı) ile sürekli fiziksel temas;
* kendi iradesiyle ayrılana kadar, sürekli fiziksel temas ile ebeveynlerinin yanında uyumak (çoğu kez yaklaşık iki yıl sürer);
* “işaretle” emzirme — bebeğin kendi bedensel sinyallerine karşılık besleme;
* sürekli olarak kucakta ya da biri ile, genellikle annesi ile temas halinde taşınması, ve bebek taşınırken onun gözlem yapmasına (veya emmesine, veya uyumasına) izin verilmesi — bebek kendi başına emeklemeye başlayana kadar, genellikle altı ile sekiz aylıkken;
* tepkilerine (kıvrılma, ağlama, vs.) hemen karşılık verilmesi, yargılamadan gücenmeden, veya gereksinimlerini geçersiz kılmadan, ve de kesinlikle ne one aşırı ilgi göstererek ne de onu sürekli ilgi odağı yaparak;
* büyüklerinin, onun doğuştan sosyal ve işbirliğine hazır ve güçlü kişisel korunma içgüdülerine sahip olduğunu, ve hoş karşılandığı ve değerli olduğu düşüncelerini hissetmesi;
Liedloff, kendi kendine Yequanalıların, Batılılardan farklı olarak, neden mutlu, çok-yönlü, nevrozsuz insanlar olduklarını sorar, verdiği cevap ise tüm Yequana bebeklerinin annelerinin 24 saat kollarında olduğudur.



Dr.Paul M. Fleiss and Frederick Hodges (Sweet Dreams)
Bebekler ve küçük çocuklar hislerine aklı başında yaratıklardan daha çabuk kapılırlar.Bir çocuk onun yardım isteyen ağlayışlarına neden aldırmadığınızı analayamaz.Bebeğinizin ağlayışlarına aldırmamak,en iyi niyetle bile olsa,onu terk edilmiş olduğu duygusuna sürükleyebilir.Bebeklerin biyolojik ihtiyaçlara uyduğunu uyku "uzman"ları göz ardı yada inkar ederler.Ağlamasına aldırış edilmeyen bir bebeğin en sonunda uykuya dalacağı doğrudur,ama ilk baçta gece uyanmasına sebep olan problem çözümlenmemiş olacaktır.
Aileler bebeğin hasta olmadığını veya fiziksel bir rahatsızlığı olmadığını kontrol etseler dahi,bebeği almadıkları,şefkatli bir biçimde davranmadıkları,teskin etmedikleri,veya tekrar uykuya dalana kadar bakım yapmadıkları sürece esas ve buna eşlik eden duygusal stres baki kalacaktır.
En duyarlı ve şefkatli yaklaşım çocuğunuzun ağlayışına anında cevap vermektir.Kendinize ebeveyn olduğunuzu hatırlatın,ve bebeğinize güven vermek ,yatıştırmak ebeveyn olmanın en memnun edici sorumluluklarından biridir.Yanlız başınıza bebeğinizin hayatını aydınlatma ve korku ve üzüntüyü engelleme gücüne sahip olduğunuzu bilmek çok güzel bir duygudur.




Kate Allison Granju (Attachment Parenting)

Bebekler insandır,son derece aciz,savunmasız ve başkasına bağımlı insanlardır.Bebeğiniz ona sevgiyle bakacağınıza güvenir. Ağladığı zaman ,bir işaret veriyordur-nasıl yapacağını bildiği tek şekilde-onun yanında olmanıza ihtiyacı vardır.
Korku ve ızdırapla ağlamanın nasıl hissettirdiğini bilirsiniz. Korkunç bir duygudur.Ve bu bebeğiniz içinde farklı değildir.Bebeğiniz ağladığında-ne sebeple olursa olsun-fiziksel bir değişiklik yaşar.Kan basıncı artar,kasları gerilir, ve küçük bedeninde stres hormonları dolaşır.
Ağlatarak uyutma eğitimine konu olan bebekler bazen sonunda bitkin düştüklerinde derin bir uykudaymış gibi görünebilirler. Bunun sebebi bebek ve çocukların sıklıkla ,bir travma yaşadıktan sonra derin bir şekilde uyumasıdır.Bu derin uyku yöntemin(ağlatma) faydası olarak görülmekten ziyade pek çok rahatsız edici kusurundan biridir.


*Fotoğraf için Hayri Çalışkan a çok teşekkürler*
Özetle,
• Yeni doğan bebeklerinizi kucağa alıştırın, korkmayın,ileride çok sağlıklı bireyler olmasını sağlıyorsunuz. Bir de sık sık kucağa alınan bebekler daha zeki ve daha başarılı olurlar.Nedeni kendine ve ailesine duyduğu güvenden kaynaklanır.
• İlk 1 yıl anneye güven dönemidir.İlk yıl anneye güven duymayı sağlıklı bir şekilde başaran bebekler ileride 2 yaş sendromu olsun, 4-5 yaşlarında yaşanan gergin dönemler olsun, bunları daha hafif geçirirler.
• Anne olarak görevimiz onları en iyi şekilde hayata hazırlamak.Bunun için yukarıda yazılı olan notları sık sık hatırlayıp bebeklerimizi huzurlu ve mutlu bir şekilde yetiştirmek için doğal yöntemleri seçmeliyiz.

Doğal ebeveynlik ile ilgili olarak Dr.Sears’ ın kitaplarını okuyabilirsiniz.

Güzel annelere ve mutlu bebeklere sevgi ve selamlar,