
Bir önceki yazıda hoşuma gitmeyen anne ve anne tiplerine, bu tiplerin bebeklerine gösteremediği özene kızmış, epey sert bir uslüp kullanmıştım.
Az önce düşündüm de; bunca lafın sözün ardından objektif olarak kendimden bahsetmem gerekli.Bu yazıyı süpersin, bravo sana sözlerini duymak için değil, hakikaten olan biteni aktarmak için yazıyorum, bilginize.
Ben nasıl bir anneyim:
Eşime hep şunu derim: Ben Ata için gidip Eğitim Bilimleri okudum, sanat pedagojisi ve bilimum entel dantel meselelerle uğraştım, müzik yaptım, çalıştım vesaire. Gerçek anlamda özüm olduğunu düşündüğüm annelik için kendimi yıllar içinde yetiştirmeye gayret ettim. Abartmıyorum, küçükken büyüyünce ne olacaksın diye soranlara "anne olacağım" derdim. Farkındaydım da çoğu şeyin. Arkadaşlarımın annelerini kıyaslardım anneme mesela. Nurhayat'ın annesi şöyle şöyle ama sen böyle böylesin...Deniz'in annesi bunu yapıyor ama sen yapmıyorsun...gibi.( Buradan çıkan sonuç: siz çocuklarınızı kıyaslarsanız onlar da sizi kıyaslar, olumlu veya olumsuz...)
Hamilelikten başlayayım
Hamile olduğumu öğrendikten sonra daha da doğla bir yaşama döndüm.Kimilerine göre ot gibi yaşamaya, fotosentez yapmaya başladım.
Çay, kahve gibi hayatımda çok az yeri olan şeyleri çıkardım tamamen.Kola içmezdim artık hiç içmez olmuştum.
Erken yatıp erken kalkmayı saatli ve düzenli uyumayı tercih ettim.Biliyordum ki bebekler bunları anne karnında öğrenir...
Sürekli enstrümantal müzik dinledim, yeri geldi kuş seslerine bıraktım kendimi yeri geldi dalga seslerine.(İstanbul' un göbeğinde olmasa da arada doğaya dönerek sakinliği çektim bedenime-ruhuma)
Artık ruh ve bedenim daha sıkı bir 1'di.
Yoga yapardım önceleri ama hamilelik yogasına devam etmeye çalıştım.Piyasadaki dvdleri pek tutmadığımı söyleyeyim. Çoğunda hatalı seriler yakaladım.
Ağır yağlı yemekler yemedim.
Bol bol organik beslenmeye gayret ettim, tabi inşallah organik diye aldığım şeyler gerçekten organiktir.
Ceviz, badem,balık,domates yedim bol bol.
Doktoru harfiyen dinledim diyebilirim ama tüm görüşmelere zaten çok hazırlıklı gitmiştim.
Bol bol okudum araştırdım anlayacağınız, çoğunuz gibi.
Uyudum, sabah doğan güneşi içime çekmek için uyanmaya gayret ettim.
Bebek giysileri ve odası için çok acele etmedim.
Sigara içilen yerde durmadım...
Trafik stresini her Allahın günü çektim ama yine harika, enstrümantal müzikler dinleyerek.
Ata ile bol bol konuştum, adı ile seslendim.
Okşadım, sevdim, şarkı bile söyledim :)
Müzik dinlettim, kitap okudum :)))
"4 işlem ve hece çalışması da yap bari" diyen annem geliyor aklıma, gülüyorum :)
Ata doğunca,
Öptüm, kokladım, kucağıma aldım hiç bırakmadım.
Yanıma yatırdım uyurken, kokusunu daha iyi almak için süt için.
Kulak asmadan ha babam de babam emzirdim. Ne zaman isterse ...
Ağlatmadım, gık dese sakinleştirmeye çalıştım.Çok ağladığı zamanlarda ise kucağımdan indirmedim yine.
Rutin oturttum hem de daha 40 günlükken.Uykusu, eğlencesi, beslenmesi hemen hemen belli bir rutindeydi . Bir yıl bitiyor o rutin pek değişmedi diyebilirim.
Puset yerine slingle taşıdım, taşıdık.
Ne zaman ağlasa saniyesinde uyanıp koştum.
Emzirdim,emzirdim, emzirdim. Pes etmedim az diye, kilo alamıyor diye.
Belli saatlerde klasik müzik ve enstrümantal müzik dinletmeye devam ettim, ediyorum.Şu an fonda Bach var mesela.
1 yıl ücretsiz izin aldım, ilk bir yıl çok önemli çünkü çocuk gelişiminde...
Hazır gıda-mama şu bu çok hayati derecede gerekli olmadığı sürece vermedim yine.
İlk 6 ay minik sokak turları ve ev ziyaretleri şeklinde olan sosyal hayatımız oturmaya başlayınca değişti ve komşu gezmelerine, akraba ziyaretlerine, eşe dosta daha sık gider olduk.
Haftada 1 yada 10 günde 1 gibi...
Sadece ben baktım bugüne kadar.Anneme, eşime, kayınvalideme bırakıp gezmeye gitmedim mesela hiç.
Çok bunalırsam yürüyüşe çıktım Atacığımla.
Moralim bozuksa hafif depresifsem eğer çok belli etmemeye çalıştım.
Evham yapmadım, sürekli elini ağzını silmedim, yere düşen bir şeyi ağzına atarsa kıyametleri koparmadım mesela :)))
Çocuklu arkadaşlarıma gittim, onlar geldiler, çocukları kıyaslamamaya olabildiğince dikkat ettim.
Hijyen delisi olmadım...
Home ofis çalışıtığım bu günlerde Ata'yı birilerine havale edip çalışmaya çalışmadım. Önce Ata ve onun düzeni dedim hep.
Dışarıya çıktığımızda Ata' nın uykusu geldiyse veya yorulduysa tıpış tıpış eve döndüm.
İnatçı keçiliklerim oldu:
İnatla emzirdim mesela.
Ata'yı kucağıma alıştırdım.Kimseyi dinlemedim.
Emzirerek uyuttum.
Odasında ya da salonda veya herhangi bir yerde yalnız bırakmadım Ata'yı.Hep yanındaydım.Yemek yaparken slingteydi küçük yamak :)
Park yatağa tıkıp oturup tv izlemedim.
Zaten Tv'yi hiç açadım. Haftada 2 saati bile bulmaz toplamda.Tv zararlı mıdır, değil midir gibi konularda tavrımı değiştirmedim. "İlk iki yıl tv yok" o kadar dedim.
Misafir isek TV yi kapattırdım, gelene de izletmedim. Çok pardon: Otizm, hiperaktivite,dikkat dağınıklığı, ve
subliminal mesajlarla bilinçaltı kurgulama uğraşınca ayrı bir özen gösteriyor insan...
...
Ata'yı seven, Ata'ya aşık bir anne olarak özetle böyle bir anneyim ben :)
Sevgiler