10 Kasım 2010 Çarşamba

Ben artık çalışan bir anneyim


Bkz: çalışan anne olmak...


Çalışmak ne kadar zor ve dertli gibi görünsede anlaşılan o ki annenin evde kaldığı süre boyunca farkında olarak veya olmayarak yaşadığı depresif ruh halindne sıyrılmasını kolaylaştırıyor. Bu sefer farklı soru ve sorunlar devreye giriyor. Bebeğe kim bakacak, adam gibi bakacak mı, uyudu mu, yedi mi, keyfi yerinde mi gibi sorular satürnün halkaları gibi annenin başının etrafında dönmeye başlıyor. Hele ki ilk gün çalışabilene aşk olsun bence.

İlk gün yazmak isteyip de zaman bulamadığım için biraz gecikti bu postum ama şu an anlatacak farklı şeylerim var benim.

İlk gün kapıdan çıkarken kendimi çok garip hissediyordum. Kapıyı kapattıktan sonra merdivenlerden inerken ayaklarımın aslında ilerlemediğini geri geri gidip dolandığını farkettim. Evet yolda ilerliyor gözükyordum ama benim içsel hareketim eve doğru geri geriydi. İlk 50 metrede bir kaç kilogram gözyaşı döktüm. Sonra trafikte olmanın şaşkınlığıyla durdu gözyaşlarım.

İşte, hayatta kalma mücadelem başlamış ve orman kanunlarıyla yaşanan bu koca şehrin keşmekeşinde aklım oğlumda ama bir yandan da "aman bir terslik olmasın" vaziyetinde yol almaya gayret ediyordum.

Ayrılırken abartmamıştım, önce biraz emzirip sonra kocaman öpüp, ne yapacağımı ve ne diyeceğimi anlatıp babacığına emanet etmiştim. Aslında önce allaha sonra babacığına emanet ettim demeli ve dürüst olmalıyım. Canından çok sevdiği oğluşuna gözü gibi bakacağını bildiğim halde bin tane kaygıyla ve bildiğim bir iki duayla kalbim güm güm çarparak çıkmıştım evden.

Ruhum önce merdivenlerde sonra balkonun önünde kalrırım kenarında kalmıştı ona el sallarken.

İşe vardıktan 3-4 saat sonra bedenime geri döndü.

Bir ara çay içerken elimde telefonum fotoğraflarına bakarken buldum kendimi. Etradımda onlarca kadın vardı ve sanırım çok belliydi Ata'ya baktığım, hepsinde buruk bir tebessüm bana bakıyorlardı :))) Kadınlardan oluşmuş bir klanın içinde yer alıyorum ve anlaşılmak çok kolay oluyor, e çünkü hepsi doğurmuş nerdeyse :)

3-4 saat sonra kendime geldim dedim ya! Öyle bir geldim ki size anlatamam.

Öğnrecilerimin bilgi fişlerini inceleyip notlarımı alırken bir tanesinin ailesinin olmadığını ve devletin sahip çıktığını farkettim. İlk tokatla epey bir ayıldım sanırım. O an ne Ata'dan ayrı olmanın acısı kaldı ne de hüzünlü ruh halim. Küt diye ayıldım!!! Ben ki sokağın başındaki evimden sokağın sonundaki okulumda 5-6 saat kalıp ona kavuşacaktım. Evladım emin ellerdeydi, babasıyla keyfi yerindeydi, şimdi annesini hiç görmemiş bir evladın öğretmeni olduğumu öğrenince çalışan annelerin %99' undan farklı bir yerde olduğumu o an anladım.

Artık ben "öğretmen anneydim" kendimce, gözlerim doldu, doldu, doldu ve hafiften acemice bir tavırla sınıfa girdim. Son saatlerdi...Tek tek ödev veriyordum, çalışma kağıtları ve veli mektuplarını hazırlayıp neyi nasıl yapacaklarını tarif etmeye başladım.

En sonunda yanımda oturan esmer güzeli oğluma dönüp veli mektubumu uzattığımda yüzyılın sorusunu ve yanıtını alacaktım kendimce.

-Annen okuma yazma biliyor değil mi? Bu mektubu okusun tamam mı canım?
-Öğretmenim benim annem yok ki...

İşte benim bittiğim an ve yüzyılın yanıtı...

Bunu söylerken gözlerindeki manayı, halindeki sakinliği, duruşundaki masumiyeti size anlatamam bu küçük adamın. Gözlerimin içine bakmış ve ödev kağıdını katlamaya, çantasını hazırlamaya başlamıştı. Ben ise ne diyeceğimi bilemeyerek, boğazı düğüm düğüm olmuş biçare halimle sadece "özür dilerim" diyebildim fısıldayarak. Donmuş kalmıştım! Nasıl olur, nasıl böyle bir pot kırarım diye kudururken güya çaktırmadan bilgi fişlerini alt üst ettim. Öğrencim yeni başaldığı için bilgi fişi boştu ve gerekli kısımları doldurmak bana kalmıştı. Ona da devlet sahip çıkmış, büyütmeye çalışıyordu.

Devlet kimdi peki, okul müdürü, diğer ilgili öğretmen ve müdürler,sınıf öğretmeni yani benfilan falan.

Kafamın içini dümdüz eden bu olaydan sonra sıra eve dönüşteydi. Vedalaştıktan sonra yolda yürürken delicesine bir gayret değil bu sefer aklı okuldakilerde kalmış, kalbi evdeki bebeği için atan bir durgunlukla hareket ediyordum.

Bugün ise daha farklıydı herşey.Yıllardır tanışıyor gibiydik. Epey neşeli geçen bir günün ardından birlikte ayrıldık okuldan. Onlar gülümseyerek çıktı sınıftan koşar adımlarla, bense ağır adımlarla... Üzerimde öğretmen ve anne olmanın verdiği garip bir ağırlıkla koşarak değil, kendimden ve yaşadığımız sevgimizden çok emin bir şekilde yürüdüm Ata'cığıma doğru.



Evdekilere olup biteni anlatırken en özlü sözler teyzemden geldi.

R. Teyzemin sözleri ise şöyledi hala daha içimde çınlayan:

"Hayat boyu aynı anda farklı yerlerde farklı görevlerimiz olacak güzel kızım. Seninkisi çok zor ama güzel bir görev.Annelik sadece doğurmak değil, aynı zamanda çabalayarak büyütmek göreceksin.Yeni evlatlarına iyi bak e mi yavrucum? ..."

"Peki teyzeciğim, elimden geldiğince, gücümün yettiğince"... diyebildim cılız bir sesle... Kendime güvenmediğimden değil, yaşadığım şeyin tam olarak adını koyamamkla gelen sessizliğin verdiği garip şeyin halet-, ruhiyesiyle.

Eve gelince onları, okula gidince Ata'mı düşünerek geçecek zaman.

Anne olmak hakikaten kolay değilmiş, anlaşıldı.

8 yorum:

  1. öğretmenlik çok kutsal , zor ama alkışlanacak bir meslek aylin'cim. hislerini her gün öğretmen olan annemden dinliyo, biliyorum. HEr 2 şekilde de üstesinden geleceğini biliyorum, ne mutlu ki Ata kuzu evde babaya emanet . İçin rahat olsun.

    YanıtlaSil
  2. Aylin; yazdıklarını okuyunca içim cız etti. Biz ki bebeklerimizin yanından bir dakika ayrılmak istemezken bir yerlerde annesiz babasız bebekler-çocuklar yetişiyor. Şimdi seni annesi yerine koyacak belki de. Allah böyle çocukların da senin de yardımcın olsun.

    YanıtlaSil
  3. Tam da artık çalışma hayatına girmek için kıpırdanmaya başlamışken yazınızı okudum. Üç yaşında oldu oğlum, dile kolay, birlikte üç sene geçirdik dolu dolu, şimdi kendi hayatlarımıza geçebiliriz diye düşünsem de içim içimi yiyor. Ama anne olarak en az iki sene çalışmama kararımı hem ekonomik,hem de sosyal anlamda uygulamanın büyük bir şans olduğunu biliyor ve şükrediyorum. Umarım çocuklarımız da yaşamlarının ve ailelerinin nasıl büyük bir armağan olduğunu bilirler ileride.
    Çok şanslısınız, annelik içgüdülerinizi tam anlamıyla yansıtabileceğiniz bir mesleğiniz var. Yaşamınızın bu dönemecinde başarılar diliyorum...

    YanıtlaSil
  4. Senin gibi bir ogretmenleri oldugu icin o ogrenciler ne kadar sanslilar :)

    YanıtlaSil
  5. geç yanıtım için özür, çok teşekkür ederim Senacım.

    YanıtlaSil
  6. Amin sevgili Missred. sevgiler

    YanıtlaSil
  7. Ço kteşekkür ederim sevgili Rüzgarın sevgili annesi.Ayrılmak çok zor oluyor ama çalışmak bir o kadar iyi geliyor anneye.Umarım sizin de çok keyifli ve güzel geçer çalışma yaşamınız. Bebeğinizle daha da güzel günleriniz olur inşallah.
    sevgiler

    YanıtlaSil
  8. Çok teşekkür ederim anne ve bebişi :)

    YanıtlaSil

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsan durma, yaz. Haydi yorumla :)