17 Ocak 2011 Pazartesi

İlk'lerle geçen günler...

Aman yarabbi!

Yorgunluktan görmüyorum, duymuyorum, sürünüyorum ama bilgisayar başındayım ve bitmez tükenmez bir yazma azmiyle tıkır tıkır cümleleri yerleştiriyorum ekrana. PES!!! :))) Yazmak bir çeşit terapi, tamam ama yorgunlukla karışık yazma azminin terapiden ziyade bir çeşit iç dökme hevesi olduğunu düşünüyorum.Gülüyorum bir yandan :)

Yazsam yazsam susmasam yine yazsam... O derece ... :))) :P

İlklerle dolu bir haftasonuydu.

Efendim, arkadaşım Nur Çiftdoğan' ın şahane eserleriyle katıldığı resim sergisine teşrif ettik paşazadem ile birlikte.Adamcım hayatında ilk defa bir resim sergisine gitti. Caddebostan Kültür Merkezi'ndeki birbirinden güzel ve renkli yağlıboya tabloların olduğu kata çıktığımızda Ata anladı hemen; burada koşturmak çok keyifli olabilir! ;) O koştu biz de arkasından yetişmeye çalıştık.

Ata

Ne anladın sergiden diye bir sor, hani şu meşhur artistlerden biri hızlı okuma tekniği ile Anna Karanina' yı okumuş, ne anladın diye soranlara "olay Rsuya'da geçiyor" cevabını vermiş, hah! benim cevabımda aynıdır. CKM'de sergi var, kaçırmayın a dostlar! :)))

Fuayede çığlık atıp şarkılar mırıldanan Ata paşası, kolonlara saklanıp 80 ninelerle saklambaç oynadı. Sergi dağıldı aslında biz gidince. Koşturup herkese laf atan bir miniği görenler oynamak istediler haliyle :) Biz de hem koşturup hem de memnun ve hafiften kasılmış Japonlarda çok sık gördüğüm garip bir gülümsemeyle nefes nefese kaldık Çağatay'la :))) Çok eğlendik ama. İyi ki gitmişiz.

Nur Çifdoğan

İlklerimize gelince, sergi çıkışı -bu trafiğe arabayla girilmez deyip taksiyle gelmiştik, dönerken taksi bulamayıp sarı dolmuşa bindik. Ata ilk defa sarı dolmuşa bindi. Bir nev-i F15 bunlar! Deli gibi hız yapıyorlar. Allahtan gıdım gıdım ilerliyorduk, yüreğimiz daralmadan eve geldik :)

Cuma günü ise ilk defa okula gitmiş, yani benim okuluma gelmiş sınıfımda vakit geçirmişti. Hatta uyudu bile benim minik kuzum :)

Uyuyor

Neden mi sınıfımda ve neden mi uyuyor? Çünkü o gün, yani geçtiğimiz cuma günü işe giderken Ata'yı bırakacak ne bir akraba ne bir bakıcı ve ne de bir tanıdık vardı. Ne yapayım, evde bırakıp kapıyı kapatım okula mı gidecektim???!!! Tabi ki yanıma aldım, buz gibi okulda 3-4 saat idare ettik. Ne yapalım :( Üzüldüm mü evet, sevindim mi ona da evet! :) Yanımdaydı, çocuklarla birlikte zaman geçirmek mutlu etti, e daha ne olsun? :)

Son bomba ise odasının duvarlarına ilk defa karalamalar yapmasıydı sanırım? İlk tepkim ne oldu sizce ?
Hadi bir tahmin ...

3 yorum:

  1. Ata cığım ne güzel çizimler bunlar aferim sana olmuştur ne olacak :)))))

    YanıtlaSil
  2. aferin ne guzel yapmissin demek oldu bence :))

    YanıtlaSil
  3. Tahmin edemeyeceğiniz bir tepki verdim :)))

    Telefondayız:

    Ben:Ne, duvarlara çizgi mi çiziyor?
    Çağatay: Evet, bir görsen çok şirinler...
    Ben:Tsssssssss
    Çağatay: Gelince fotoğraflarını çekersin annesi.
    Ben:Aaa tabi, mutlaka:)

    Kapattıktan sonra:
    Oğlum büyüdü ve duvarları karalıyor, vay be! Şoktayım. Ne var, aslında geç bile kaldı. E benden izin mi bekleyecekti, haklı çocuk, buldun mu çizeceksin :))) Acaba ne çizdi, nereye çizdi? Ya deli misin kızım, bırak işte, çizmiş olmuş bitmiş.

    Eve gelince:
    Ata odasının duvarlarına minik minik karalamalar yapmıştır.

    Ben: AAAaaaaaaa, annecim bunlar çok güzel :)))

    YanıtlaSil

Bu yazı hakkında ne düşünüyorsan durma, yaz. Haydi yorumla :)